Akif, karar vermiş bir şekilde kalktı yerinden. İçinin huzursuzluğuna, yanlışlarının kendisiyle alay etmesine aldırmadan sanki rahatlamış gibi yatak odasına yürüdü. Ama son derece sıkıntılıydı... *** Arzu arabasıyla Coşkun'un evinin önüne gelmiş, arabanın içinde bekliyordu. Genç adam elinde küçük bir çanta ile apartman kapısında görününce hemen motoru çalıştırdı. Coşkun aceleyle binmişti arabaya: - Geç kalacağız oğlum, ne kadar süslendin öyle.... Coşkun güldü: - Dur Allah aşkına, iki ayağımı bir pabuca sokturdun. Ne aldım, ne almadım bilemedim. Arzu gözünü yoldan ayırmadan sordu: - Kaç gün kalacaksın Allah aşkına? İki gün değil mi? Ne alacaksın ki, bir pijama, bir gömlek. Coşkun başını camdan yana çevirdi: - Ne bileyim ben... Yetişiriz değil mi? Bileti saat sekizdeydi. Sabaha karşı Salihli'de olacaktı. Arzu kırmızı trafik lambasında durmuştu, vitesi boşa aldı ve genç adama döndü: - Trafik fena değil. Dün olsaydı yanmıştın, buralar ana baba günü gibiydi nedense... Ben eve bir saatten fazla bir zamanda gittim. Genç adam etrafına bakındı: - Şanslıyım demek ki... Arzu kıkırdadı: - Tabii şanslısın, yoksa şüphen mi, vardı? Benim gibi bir kızla evleneceksin. Bundan âlâ şans mı olur? Kıymetimi bil, kıymetimi... Coşkun bir kahkaha attı: - En sevdiğim huyun da mütevazılığın doğrusu!.. Arzu da gülmeye başlamıştı: - Annemlerle bu akşam konuşacağım ben de. Sen yoldayken. Herhangi bir problem çıkartacaklarını sanmıyorum. Seni çok seviyorlar zaten. Coşkun yüzünü astı: - Ya Akif Bey? O etkili olur mu? Arzu dudak büktü: - Yok canım! O kadar da değil. Babam öyle şeylerde kararlıdır. Kim olursa olsun, kendi bildiğine, kendi düşüncelerine önem verir. Annem de keza. Eğer ben istiyorsam mesele yok. Sen hiç dert etme. Coşkun mırıldandı: - Bunca yıllık aile dostunuz, benim yüzümden belki tatsızlık olacak aranızda. Arzu omuzlarını kaldırdı: - Yok artık, bu koskoca adam, çocuk değil ya küsecek!.. DEVAMI YARIN