İki genç sessizce çıkıp gitmişti!..

A -
A +

Ahmet Fazıl Bey oğlunun anlattıklarını büyük bir şaşkınlıkla dinlemişti. Nazım söyleyeceklerini bitirdikten sonra babasının yüzüne baktı. Fazıl Bey dudaklarını ısırdı: - Yani sen bana şimdi bir hizmetçi ile evlenmek istediğini mi söylüyorsun? Nazım dudaklarını ısırdı: - Baba, insanları neden içinde bulundukları konuma göre değerlendiriyorsun? Şartlar, içinde bulunduğu ortam onu böyle bir mesleği seçmek zorunda bıraktıysa bu onun insan olma özelliğini yok etmez. Nalân mükemmel bir genç kız. Çok da iyi bir eş olur. Şefkatli, sevgi dolu, becerikli... Safiye Hanım ağlamaya başlamıştı. Oğlu hakkında kurduğu hayallerin bir anda tepetaklak olmasını kabullenemiyor, bir hizmetçiyi gelin olarak asla kabul edemeyeceğini düşünüyordu. Fazıl Bey sert bir sesle susturdu oğlunu: - Bu konu kapanmıştır Nazım. Bu kız hemen yarın bu evi terk edecek ve sen de bu olayı kapatacaksın. Bu eve o kızı gelin olarak getiremezsin! Anladın mı?.. İnsanlar bulundukları sosyal konuma uygun hareket etmek zorundadır. Bizim bir itibarımız var, sosyal bir çevremiz var. Aykırı bir harekette bulunamazsın. Buna asla izin vermem. Bunu aklından çıkar. Yoksa seni silerim... Nazım kararlı bir şekilde ayağa kalktı: - O zaman vedalaşalım baba! Eğer ben Nalân'la evlenmezsem sizinle de olamam. Benim kaybedecek bir şeyim yok baba. Her iki şekilde de siz beni kaybedeceksiniz... Ahmet Fazıl Bey öfkesine hakim olamayarak ayağa fırlayıp oğlunun üzerine yürüdü: - Bana karşı geliyorsun ha? Bu ne cüret? - Ben hayatıma sahip çıkıyorum baba! Sevgime sahip çıkıyorum. Ben Nalân'la evleneceğim... Fazıl Bey öfkeden çıldıracak gibiydi. İnanılmaz sert bir tonla âdeta kükredi: - O zaman defolun! Defolun!.. İkinizi de görmesin gözüm! Terk edin evimi derhal! Safiye Hanımın hıçkırıkları yükselmiş, çaresizlik ve üzüntüyle boğulur gibi ağlamaya başlamıştı. Fazıl Bey karısına da tepki gösterdi: - Sen de sus! Öldü dersin, kabul edersin. Ama ben bu ayıpla yaşamam! Nazım sessizce kalktı oturduğu yerden ve kapıya doğru yürüdü. Mutfakta oturmuş titreyerek içerideki konuşmaları dinleyen Nalân'ın yanına gitti. - Haydi giy mantonu, gidiyoruz. Genç kız dudaklarını ısırdı. Yanakları sırılsıklamdı gözyaşlarından: - Nazım, annen, baban!.. - Yürü dedim Nalân... Gidiyoruz... İki genç sessizce giyinip evden çıkmışlardı. Fazıl Bey hâlâ bağırıyordu oturma odasından. - Bu eve bir daha giremeyeceksin, sahip olduğum hiçbir şeyden bir zırnık bile alamayacaksın. Senin gibi evlat olmaz olsun... Safiye Hanımın hıçkırıkları da yükseliyordu artık. Nazım ve Nalân, cadde boyunca yürüdüler. Geceyi geçirecekleri bir otel bulmaları gerekiyordu... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.