İlk defa huzur içinde uyumuştu

A -
A +

Dü­rü­ye elin­de­ki ad­re­se bir kez da­ha bak­tı ve adım­la­rı­nı bi­raz da­ha hız­lan­dı­ra­rak yü­rü­dü. Hay­dar Be­yin ver­di­ği kâ­ğıt­ta­ki ka­pı nu­ma­ra­sı 59'du. Sı­ra ile ka­pı­la­rın üze­rin­de­ki ra­kam­la­rı oku­ya­rak iler­le­di: - 53, 55, 57, 59... İş­te bu­ra­sı... Pem­be bo­ya­lı üç kat­lı bir apart­man­dı. Si­yah de­mir ka­pı­sı­nı ya­vaş­ça itip gir­di içe­ri­ye. Üçün­cü ka­ta çık­tı ve ka­pı­yı çal­dı. Bi­raz son­ra içe­ri­den cı­lız bir ses du­yul­du: - Kim o? - Şev­val, aç kı­zım... Be­nim, Dü­rü­ye... Ka­pı açı­lır açıl­maz boy­nun­da sa­rı­lı iki kol his­set­ti yaş­lı ka­dın. - Ah be­nim gü­zel kı­zım... Bir şey­ler de­me­den gi­der­sin ha, ku­lak­la­rı­nı çek­me­ye gel­dim se­nin... Gir ba­ka­lım içe­ri­ye... Bak sen, pek de gü­zel­miş evin... Şev­val yaş­lı göz­le­ri­ni ace­ley­le ku­ru­la­ya­rak gül­dü: - Hay­dar Ba­ba ha­zır­la­mış bu evi be­nim için. Bi­li­yor mu­sun Dü­rü­ye Ab­la, ben de­me­sem de be­ni alıp ge­ti­re­cek­miş ora­dan. Al­lah ra­zı ol­sun, ken­di ba­ba­mı ha­yal me­yal ha­tır­lı­yo­rum, hiç ba­ba sev­gi­si ne­dir bil­me­dim. Am­cam öy­le­si­ne bir adam­dı ve ben onu sev­di­ği­mi zan­ne­der­dim, bel­ki de zor­lar­dım ken­di­mi sev­mek için ama hiç­bir za­man ya­kın ola­ma­dım. Hay­dar Ba­ba be­nim öz ba­bam gi­bi. Dü­rü­ye ba­şı­nı sal­la­dı: - Öy­le­dir Hay­dar Be­yim, Al­lah ba­şı­mız­dan ek­sik et­me­sin. Çok iyi adam­dır. Ee­e, an­lat ba­ka­lım, sev­din mi bu­ra­yı? Ne­ler ol­du? Me­rak­tan çat­la­ya­ca­ğım kız... Dur ama ön­ce bir çay ko­ya­lım, ku­ra­bi­ye ge­tir­dim sa­na, kar­şı­lık­lı içe­riz. Bu­gün izin­li­yim ben. Ak­şa­ma ka­dar se­nin­le­yim. Ra­hat ra­hat otu­ra­lım şöy­le... Şev­val olan­la­rı an­lat­tı. Hay­dar Be­ye ar­tık git­mek is­te­di­ği­ni söy­le­di­ği za­man adam he­men ka­bul et­miş­ti. Onun için bir ev tut­tu­ğu­nu, bun­dan son­ra ora­da ya­şa­ya­ca­ğı­nı, ders­le­rin­den ve do­ğa­cak ço­cu­ğun­dan baş­ka bir şey dü­şün­me­me­si ge­rek­ti­ği­ni söy­le­miş­ti. Son­ra plan yap­mış­lar­dı. Şev­val eş­ya­la­rı­nı top­la­yıp sa­bah kim­se­ye fark et­tir­me­den çı­ka­cak, Hay­dar Bey onu bah­çe­de bek­le­ye­cek­ti. Ara­ba­yı ken­di kul­lan­mış­tı. Şo­fö­rü bi­le bil­mi­yor­du Şev­val'in ne­re­de otur­du­ğu­nu. Bu eve ge­ti­rip genç ka­dı­nı yer­leş­tir­miş­ti. Bir mik­tar da pa­ra bı­rak­mış­tı. Eve gel­di­ği za­man do­lap­la­rın tı­ka ba­sa yi­ye­cek­le do­lu ol­du­ğu­nu, san­ki yıl­lar­dır ya­şa­nan bir ev­miş gi­bi ek­sik­siz ol­du­ğu­nu gör­müş­tü. İki oda­lı bir ev­di bu­ra­sı. Bir sa­lon ve bir de ya­tak oda­sı var­dı. Yak­la­şık alt­mış met­re­ka­re­lik bir yer­di. Kü­çük bir mut­fa­ğı ve ban­yo­su var­dı ama son de­re­ce se­vim­liy­di. Ay­lar­dır hu­zur için­de bir uy­ku uyu­muş­tu Şev­val. Dü­rü­ye ile Şev­val o gün ak­şa­ma ka­dar geç­miş­ten, ge­le­cek­ten ko­nuş­tu­lar, Pe­ri­han Ha­nım ve Ta­mer hak­kın­da de­ğer­len­dir­me­ler yap­tı­lar. Her iki­si­nin de hu­zur­lu ve ke­yif­li ol­du­ğu göz­le­rin­den bel­liy­di... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.