Avukat İhsan Bey, Ferit ve İpek Kozdağlı'yı kapıda karşıladı. - Hoş geldiniz hanımefendi, beyefendi! Nasılsınız? İpek Hanım heyecanla cevap verdi: - İyiyiz İhsan Bey, geldiler mi? Avukat başını iki yana salladı: - Henüz gelmedi efendim, neredeyse gelir, ben sizi hakim beyle görüştüreceğim. Mahkemeden önce tanımak istiyor sizi. Ferit saatine baktı ve başıyla işaret etti: - Gidelim görüşelim o halde... İpek Hanım tedirgindi: - Ya gelmezse? Ya vazgeçtiyse? Biz gidince bizi bulamazsa? Avukat gülümsedi: - Merak etmeyin efendim, duruşma salonunu biliyor, oraya gelir. Sakin olun lütfen, buyurun gidelim. Hakim beyi bekletmeyelim. Bu sözlerden sonra adliye binasına doğru yürümeye başladı. Hakim orta boylu, elli beş, altmış yaşlarındaydı. Ferit ve İpek Kozdağlı'yı gülümseyerek karşıladı. Birkaç rutin soru sorduktan sonra avukat İhsan'a döndü: - Tamamdır, şimdi duruşmaya girelim. Ferit Bey ve karısı İhsan Beyin peşinden dışarı çıktılar. İpek'in tedirginliği hâlâ sürüyordu. Birden Avukat İhsan Beyin heyecanlı sesiyle irkildi: - İşte, gelmiş, bebeği de getirmiş. İpek onun baktığı tarafa çevirdi bakışlarını. Uzun boylu, ince yapılı bir adamın kucağındaki bebeği gördü. Adımlarını hızlandırdı birden. Yaşar yılışık bir şekilde sırıtıyordu: - Günaydın, ben de bakıp kimseyi görmeyince merak etmiştim. Ferit başıyla selamladı adamı. İpek Hanım ise bebeğe yaklaşmıştı. Her tarafı titriyordu. Sanki onu incitmek istemezmiş gibi fısıldadı: - Ferit şunun güzelliğine bak, ah canım benim, güzel kızım benim. Yaşar'a döndü: - Alabilir miyim kucağıma? - Al yenge, senin artık zaten. İpek sevgiyle kucakladı bebeği. Küçük Nalân cin gibi bakıyordu İpek'in yüzüne. O kadar küçüktü ki... Hokka gibi bir burnu, minicik dolgun dudakları vardı. Minik ellerini uzattı İpek'e doğru. Kadın sevgiyle haykırdı: - Ah güzelim, bak Ferit, bana uzatıyor ellerini... DEVAMI YARIN