Tevfik müşterisinin odunlarını teslim ettikten sonra parasını aldı: - Allah bereket versin. Adam cüzdanını cebine koyup uzaklaştı. Tevfik parasını saydıktan sonra memnun bir ifade ile cebine koydu. Tam bu sırada içeriye giren bir adam tok bir sesle bağırdı: - Tevfik! Nasılsın yahu? Tevfik başını kaldırıp gözlerini kıstı. Bir müddet baktı karşısındaki iri yarı adama: - Ooo, Hayrettin Efendi... Hangi rüzgâr attı seni? - Fırtına, fırtına. Hah, hah, hah... Sarıldılar birbirlerine... - Yahu özlemişim, kaç sene oldu Hayrettin?.. Hakikaten nereden çıktın sen? - İstanbul'a yerleştik... Burada bir işim var. Ticarete başladım. Kömür ticaretine. Mal almaya geldim... Senin de burada olduğunu bildiğim için bir uğrayayım dedim. Birkaç gün buradayım. - O zaman bizim misafirimizsin Hayrettin. Asla bırakmam. Bizim evde kalacaksın. İki arkadaş koyu bir muhabbete başladılar. Saatler sonra odun deposunu kapatıp birlikte Hayrettin Beyin oteldeki eşyalarını alıp eve gittiler. Şefika Hanım misafiri için mutfağa girdi hemen. Elmas ise kahve yapmıştı. Hayrettin Bey dikkatle inceliyordu genç kızı. O odadan çıktıktan sonra Tevfik'e döndü: - Yahu kızın ne kadar güzelmiş... Ne kadar serpilmiş... - Büyüdü Hayrettin, seneler çabuk geçiyor işte. - Talibi de çoktur kızının değil mi? - Sorma... Başımızda bir iş var ki... İpsiz adamın biri talip oldu kıza. İster de ister... Susturmak için söz verdik ama olacağı yok bu işin. Başlığını istedim. Altı ay müsaade istedi. Altı aya kadar kim öle kim kala... - Yahu benim oğlan var be Tevfik. Askerliği bitmiş, bütün servetimin sahibi olacak. Benim Haydar da yakışıklı çocuktur. Gel, kızı benim oğlana ver. Seni de kurtaralım buradan, o oduncu deposundan. İstanbul'a taşırız evi. Benim şirkete ortak olursun. Ne dersin? Tevfik heyecanlanmıştı. Hareketlendi yerinde. Gözleri açılmıştı: - Hayrettin, ben razıyım. Oğlunun garantisi, kefili sen isen verdim gitti kızımı. Hayrettin bir kahkaha attı: - Tamam o zaman. Ben istedim sen de verdin. Tevfik memnundu hayatından. Hem buradaki zor yaşantısından kurtulacak, İstanbul'a yerleşecekti, hem de kızını zengin bir aileye gelin verecekti. Ayağa kalktı Tevfik: - Elmas... gel bakalım buraya. Genç kız şaşkın bir şekilde girdi içeriye. Bir babasına bir de misafirlerine bakıyordu. Tevfik atıldı: - Öp bakalım Hayrettin babanın elini. Seni oğlu Haydar'a istiyor. Elmas hafif bir çığlık attı. Duvara tutundu. Birden bire buz gibi bir suyun altında kalmış gibi titremeye başlamıştı. Allak bullak olmuştu. Ne yapacağını bilemeden olduğu yerde taş kesilmişti sanki... > DEVAMI YARIN