Gülay geleli yarım saat olmuştu. Evden kahvaltı yapamadan çıktığı için iki poğaça almış, kantinden bir bardak çay söylemiş, odasında kahvaltı ediyordu. Hemşire Nalan Hanım kapısını tıklatıp başını uzattı: - Doktor Orhan Bey sizi arıyor Gülay Hanım. Gülay heyecanlandı, hemen son lokmasını da atıştırıp çayını bitirdi ve ellerini yıkayıp servise çıktı. Nöroloji Servisiyle Fizik rehabilitasyon merkezi aynı kattaydı. Hızlı adımlarla Nörolojiye yürüdü. Orhan'ın odasına geldiği zaman kapının açık olduğunu gördü: - Orhan? İçeride misin? Koltukta yaşlı bir adam oturuyordu. Gülümsedi: - Affedersiniz Doktor Orhan Beye bakmıştım. Burada mı? Kamil Bey gözlerini kısarak baktı genç kıza. Kulakları zonkluyordu. Vücudunun kimyası değişmişti âdeta. Kekeledi: - Buradaydı kızım, şimdi dışarı çıktı. Tam bu sırada Orhan'ın sesini kulağının dibinde duydu Gülay: - Ben de seni arıyordum canım, günaydın! İrkilerek döndü genç kız. Gülümsedi: - Korkuttun beni Orhan? Günaydın! Beni arıyormuşsun, Nalan Hemşire söyledi. Orhan genç kızın elinden tutup odaya soktu, Kamil Bey'in karşısına getirdi: - Bak bu bey Kamil Amca, babamın ağabeyi Tevfik Amcamın ilkokul arkadaşı. Çok sevdiğimiz bir ahbabımız. İstanbul'dan geldi. Bazı problemleri var. Serebral tromboz. Şimdi ben muayenesini yapacağım. Sanıyorum sonra sana havale edeceğiz. Gülay gülümseyerek elini uzattı: - Memnun oldum beyefendi. Nasılsınız? Kamil Bey konuşmakta güçlük çekiyordu. Nefesi kesilmiş gibiydi. Karşısında oğluna çok benzeyen bir genç kız duruyordu. Dudaklarını ıslattı diliyle: - Ben de memnun oldum kızım... Orhan atıldı: - Haydi Kamil Amca, gelin muayene odasına sizi bir kontrol edelim. Gülay'a döndü: - İşin yoksa sen de bulun muayenede. Birlikte bakalım... Gülay "olur" anlamında kafa salladı. Dikkatle bakıyordu yaşlı adama. Tuhaf bir elektrik almıştı sanki. Bir yerden tanıyormuş gibi bir hisse kapılmıştı. Bu duyguların üzerinde fazla durmadı. Hep birlikte muayene odasına girdiler. Orhan işini son derece ciddi yapıyordu. Dikkatle muayene etti Kamil Beyi. Kamil Bey yan gözle durmadan Gülay'ı süzüyordu. Genç kız bu bakışları birkaç kere yakalamış, şaşırmıştı. Her seferinde de gülümsemişti yaşlı adama. Sonunda Orhan kaşları çatık bir şekilde Gülay'a döndü: - MR çekelim bir de. Sen götürebilir misin Kamil Amcayı? Benim serviste bazı işlerim var. - Tabii götürürüm, buyurun Kamil Bey, gidelim, sizi biraz yürüteceğim şimdi... > DEVAMI YARIN