Avukat Adnan Bey oldukça pahalı olduğu belli olan gözlüklerini cebinden çıkardığı buz gibi beyaz mendiliyle güzelce temizledikten sonra uzanıp oğlunun masasındaki kağıtları aldı. Birkaç dakikalık bir incelemeden sonra Onur'a döndü: - Bir saat kadar müsaade edersen evlat sana bu adamın adresini veririm. Onur hayretle baktı ünlü avukata: - Hocam nasıl olacak bu iş? Koskoca şehirde... Belki de burada oturmuyor artık... Adnan Bey gülümsedi: - Orasını sen bana bırak. Emekli sicil numarasından hangi bankadan maaş aldığını öğreniriz. Oradan da adresine ulaşırız. Bizim de bunca yıllık hukukumuz içinde elbet tanıdıklarımız var. Hele sen bir kahve daha iç... Merak etme, belki bir saat bile sürmez. Kahverengi takım elbisesinin içinde yaşından çok genç ve karizmatik görünüyordu. Gülümseyerek odadan çıktı. Fikret ellerini iki yana açtı: - Bu adamın insanlar üzerindeki o müthiş etkisine hayranım kardeşim. Babam diye söylemiyorum, ben bile dinlerken kendimden geçiyorum. Allah vergisi. Ama bana en ufak bir şey geçmemiş... Onur bir kahkaha attı. Buraya kadar hiçbir sıkıntı yaşamamıştı. Eğer Cevat Beyin adresine de ulaşabilirse işin araştırma kısmını tamamlamış olacaktı. Ondan sonrası hakkında ise en ufak bir fikri yoktu. Okul anılarından konuşmaya başladılar. Dışarıda pırıl pırıl bir hava vardı. Fikret: - Bak Onur! Kırk yılda bir misafirimiz oldun. Sana burada güzel bir balık yedirmeden yollamam bilmiş ol! Ayarla işini, benim hanımı da alırız, Kordon'da güzel bir çipura yeriz. Onur başını salladı: - Tamam, anlaştık... Bu sırada kapı açıldı ve Adnan bey elinde ufak bir kağıt parçasıyla içeriye girdi: - Buyur evlat! Aradığın adamın adresi... Cumhuriyet Mahallesinde oturuyormuş. Karşıyaka tarafında. Onur şaşkınlık ve minnetle baktı: - Hocam pes doğrusu! İğneyle kuyu kazmak gibi bir şeydi benim için. Bunu nasıl başardığınızı sormayacağım, ama bana o kadar yardımcı oldunuz ki, çok teşekkür ediyorum... Adnan Bey gülümseyerek omzunu okşadı genç avukatın: - Bir şey değil evlat... Onur daha fazla oyalanmadı arkadaşının ofisinde. İzin isteyip çıktı. Heyecanlıydı. Hemen bir taksi çevirdi ve elindeki adresi verdi. Az sonra bindiği taksi Altın Yol'da hızla ilerliyordu. Taksi Girne kavşağını ve Devlet hastanesini geçtikten sonra Şemikler sapağından sağa kıvrılarak yokuşu tırmanmağa başladı. Onur çevresini dikkatle gözlemliyordu. Burası belli bir gelir seviyesinde olan insanların yaşadığı bir banliyöydü. Büyük ihtimalle göç mahallelerinden biriydi. Büyük parkın yanına gelen taksi sağa döndü tekrar. Hızı azalmıştı. Şoför elindeki sokak numarasını bulabilmek için iyice yavaş gidiyordu. Bir bakkal dükkanının önünde oturan şişman adama seslendi: - 28 numarayı arıyoruz, Cevat Ersan!.. > DEVAMI YARIN