O gece hiç uyumadı Şevval... Bütün gece Tamer'le geçirdiği yarım saati düşündü. Sinirlenmişti. Onun küçücük dünyası genç adamın yaptığı teklifin ne kadar samimiyetsiz olduğunu anlamasına yeterliydi. Öfkeyle soluyordu: "Kabahat senin kızım, hiç düşünmeden adamın teklifini kabul ettin ve gittin, ne işin vardı? Böyle aşağılarlar işte bu şehir zenginleri adamı... Hem ne belli dediklerinin doğru olduğu, iyice saf gördü beni, uydurdu belki de... Hem bana ne senin çok zengin olmandan. Para çok mu önemli, al işte amcamın dünya kadar parası var, çok mu memnun hayatından?.." Gözlerini zorla kapattı. Kendi kendine kararlar alıyordu artık: "Bir daha gördüğüm yerde on metre uzaklaşırım bu adamdan. Oysa onu ilk gördüğüm zaman ne güzel şeyler düşünmüştüm..." Gerçekten de Şevval yine çay bahçesinde görmüştü Tamer'i. O zaman servise çıkmamış, mutfak kısmında çalışıyordu. Arkadaşlarıyla birlikte yakınlarda bir masaya oturmuştu Tamer. Onun yakışıklılığı, sesinin tonu ilgisini çekmişti. Hayranlıkla izlemişti kendisini göstermeden. İki tarafına dönüp duruyordu yatağında. Kendisi hakkında çok fazla hayalleri olmayan bir kızdı Şevval... Ona çocukluğundan beri olması gerekeni öğretmişler, amcasının ve yengesinin yanında yaşamasının kural olduğunu benimsetmişlerdi. Bunun dışına çıkmak demek yanlış yapmak demekti... Tamer'e lakaytlığı yüzünden çok kızmıştı. Sabahı sabah etti öfkeyle. Bir daha o genç adamı gördüğü yerde uzaklaşmaya karar vermişti. Sabah yine amcasından ve yengesinden önce kalktı. Günlerden Pazar olduğu için Dursun yine çay bahçesine erken gidecekti. Çayı koydu, kahvaltıyı hazırladı. Sabah ezanıyla birlikte evde hareketlilik de başlamıştı. Dursun her zamanki gibi boğazını temizleyerek uyandı ve ahlayıp oflayarak kalktı yatağından. Yine sıcak bir gündü. Yeğenini mutfakta görünce başını uzattı: - Bugün de serviste yardım et bana Şevval. Başa çıkamıyorum. İtiraz mümkün değildi. Çaresiz başını salladı genç kız: - Peki amca... Dursun sofraya oturdu ve kocaman bir parça ekmek kopardı. Sonra seslendi: - Şu çayı getir bakayım, yengene de seslen uyansın. Az sonra Hatice de geldi sofraya. Sessizce kahvaltılarını ettiler. Dursun bardağındaki son yudumu da içtikten sonra karısına döndü: - Malzemeler dükkanda. Ben Şevval'i götüreceğim giderken. Bana yardım etsin. Sen sonra gelirsin, ama bak kadın! Geç kalma, beni yerimden zıplatma! Hatice homurdanmakla yetindi. Az sonra Dursun ve Şevval birlikte çıkmışlardı. Dursun önden hızlı adımlarla yürüyor, genç kız ise ona ayak uydurabilmek adına âdeta koşuyordu. DEVAMI YARIN