Kadriye ürkerek baktı kocasına!

A -
A +

Sermet kapıdan içeri girince Kadriye meraklı gözlerle baktı onun yüzüne. Neler olup bittiğini anlamaya çalışıyor ama doğrudan sormaya cesaret edemiyordu. Sermet odaya girip sedirin üzerine attı kendini. Bir sigara çıkardı cebinden: - Bana bir çay yap haydi... Kadriye hemen koşarak mutfağa yöneldi. Babasının geldiğini gören Harun odaya gelmişti. Gülümsedi babasına. Yanına gelip oturdu: - İstanbul'a mı gidiyoruz baba? Sermet başını salladı: - He ya! Sevindin mi? Harun memnun gülümsedi: - Sevindim ya! Koca bir şehir İstanbul. Biz okulda resimlerini gördük. Gemi de var hem orada... Sermet başını salladı: - Yalnız gemi mi? Daha neler var neler... Kadriye çayı getirmişti. Bardağı uzattı kocasına: - Hallettin mi? Diye sordu korkarak. Alacağı cevaptan korkuyordu. Sermet beklediğinin aksine sakin ve mutlu bir şekilde cevap verdi: - Hallettim. Sattım toprağı Hüsmen efendiye. Zaten gözü vardı biliyorsun. "Tamam" dedim. Aldım parasını. Toparlan sen de. Eşyaları toparla. Beklemenin bir anlamı yok. Kadriye ürkerek baktı kocasına: - Ya Harun'un okulu? Okulu yarım mı kalacak? Sermet dişlerinin arasından anlaşılmaz bir şeyler mırıldandı: - Orada gider okula... diye ekledi, ardından. Koca İstanbul'da okul mu yok? Ses çıkartmadı Kadriye. Sermet devam etti: - Yarın sen git okula, anlat durumu, ne yapılması gerekiyorsa yap. Ben de biletleri alayım. İki güne kadar gideriz. Durmanın, beklemenin anlamı yok! Harun sevinç içinde el çırparak odadan çıktı. Kadriye yeniden sessizliğe bürünmüştü. Çayını bitiren Sermet ceketini alıp çıktı evden. Yalnız kalan genç kadın sıkıntıyla inledi: "Büyük Allah'ım! Hakkımızda hayırlısını ver. Beni, çocuklarımı, yuvamı kötülüklerden koru..." Alper uyanmıştı. Ağlayarak geldi annesinin yanına. Sarıldı küçük oğluna Kadriye. - Küçüğüm benim... Biricik oğlum benim... Bahtın açık olsun yavrum benim... Azize oyuncaklarından başını kaldırıp annesine baktı: - Ana, neden ağlıyorsun? - Yok bir şey güzel kızım, öylesine işte... Bütün gün iş yaparak oyaladı kendisini genç kadın. Eşyalarını topaldı. Zaten pek bir şeyleri yoktu. Giyeceklerini bir denk yaptı. Büyük eşyalar kalmıştı bir tek. Yorgunluk ve umutsuzluk gücünü azaltmıştı... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.