Kafasının içi karmakarışıktı

A -
A +

Ahmet Nejat ve Nalan, Galata Köprüsünün altındaki küçük balıkçı lokantalarının birinde, deniz kenarındaki masaya oturmuş, yemeklerini ısmarlamışlardı. Genç adam oldukça dalgındı. Nalan o günden beri bu konu hakkında hiç konuşmamış olduklarını düşündü. Bir şeyleri açmanın zamanı geldiğine inanıyordu. - Çok dalgınsın... - Evet Nalan... Kafamın içi karmakarışık. O kadar büyük bir çıkmazda hissediyorum ki kendimi. Ben ki, karşılaştığım onca zorluğun altından gerçekçi düşünerek sıyrılabilmiş bir insanım. Ama bu konu çok farklı. Duygularım ön planda ve mantığımı kullanmamı engelliyor sanki. Kendimi tanıyamıyorum... Genç kız gülümsedi sevgiyle: - Bu kadar da büyütme... Kimsenin olanlarda bir suçu yok. Herkesin yaşadıkları kendi seçimleri... Annen de böyle olsun istemedi mutlaka ama... Ahmet Nejat başını iki yana salladı: - Yanlış anladın beni, kimseyi yargılamak değil benim derdim. Kimseden de sorulacak bir hesap yok ortada. Ama babamı tanımak isterdim... Nalan gözlerini açtı ve yaramaz bir çocuk edasıyla bağırdı: - Bu çok kolay.... Gidersin, kendini tanıtırsın. Bu kadar işte... Onun bu hali güldürmüştü genç adamı. - Yapma Nalan, hiç bu kadar kolay olur mu? - Olur tabii. Neden olmasın? Sonuçta senin baban. Ayrıca annemin söylediğine göre o da seni merak ediyormuş. Ne güzel, Hooop diye bir oğul geliyor. Sanırım onun için mutlu bir olay bu... Ahmet Nejat acı bir gülümseme ile baktı genç kızın yüzüne: - O kadar uzun boylu değil... O insanın bir ailesi var, bir kızı varmış Aysel Teyzemin söylediğine göre. Belki Faruk Bey için heyecan verici bir şey ama ya o insanlar... Karısı var, kızı var... Bakalım onlar bunu kaldırabilecek mi? Bunca yıl sonra o insanın aile düzenini allak bullak etmek istemem... Nalan arkasına yaslandı: - Oooo, sen de çok ince düşünüyorsun, bence ortada bir gerçek var ve herkes bu gerçeği kabullenmeyi öğrenmek zorunda. Kabullenecek ve o gerçekle birlikte yaşamayı da becerecek.... Ahmet Nejat başını iki yana salladı: - Ben kimseye problem olmak istemiyorum. Bunca zaman onu tanımadan yaşadım. Bundan sonra da uzakta olmamın bir mahzuru yok... Nalan ileri doğru eğildi ve gözlerini kısarak fısıldadı: - Ya senin duyguların, bunca senedir duyduğun özlem, içindeki soruların? Bunların hiç önemi yok mu? Bu sırada garson balıklarını getirmişti. Mis gibi fırınlanmış palamut balığının etrafında ince kıyılmış soğanlar ve roka salatası vardı. Nalan dudaklarını şapırdattı: - Bence karnımız doyduktan sonra konuşalım. Baksana balıklar âdeta "beni ye" diye yalvarıyor... Ahmet Nejat sevgi dolu bir kahkaha attı. Bir anda gözleri yan masadaki adamın elindeki gazeteye takıldı. Kahkahası yarım kaldı ve gözleri kısıldı. Haber Faruk Bayraktar hakkındaydı... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.