Annesini düşünürken, dudaklarında mahzun bir gülümseme belirdi Ahmet Nejat'ın: "Anam, bugün göreve başladım. Artık üniversitede hocalık yapıyorum. Sana verdiğim sözü tuttum anam. Keşke yaşasaydın ve görseydin. Keşke bu sevinci seninle paylaşabilseydim... Seni o kadar özledim ki anam..." diye mırıldandı kısık bir sesle. Derin bir nefes aldı ve gözlerini kapattı... *** Nalan otobüsten indikten sonra bütün gücüyle koşmaya başladı. Geç kalmıştı. Sabah trafiğinin sıkışıklığı üzerine bir de Galata Köprüsündeki kaza eklenince trafik iyice allak bullak olmuş, dolayısıyla okula gelmesi bir buçuk saati bulmuştu. Nefes nefese geçti koridorları. Laboratuvarın kapısına geldiği zaman kalbi fırlayacakmış gibi atıyordu. Kendisine çeki düzen vererek kapıyı tıklattı ve açıp başını içeri uzattı. Ahmet Nejat masaların arasında dolaşıyordu. - Gelebilir miyim hocam? Ahmet Nejat gözlerini kısarak baktı Nalan'a: - Ders başlayalı neredeyse yirmi dakika oldu küçük hanım... Nalan başını salladı: - Biliyorum efendim, ama köprüde kaza olmuş, otobüs ancak gelebildi. Özür dilerim. Genç adam dikkatle baktı genç kızın yüzüne. O güne kadar hiç tanımadığı bir ılıklık yayıldı yüreğine. Hemen toparladı kendisini: - Tamam geçin yerinize. Bir daha kesinlikle almam sınıfa. Bunu da bilmiş olun. Nalan ayaklarının ucuna basarak masasına geçti ve tam Ahmet Nejat'ın yanından geçerken başını kaldırıp gri mavi gözlerini onun gözlerine dikerek fısıldadı: - Çok teşekkür ederim, bir daha olmayacak... Ahmet Nejat kendisini bir anda allak bullak olmuş gibi hissederek kürsüsüne doğru yürüdü. Arkasına dönüp bakmıyordu bile. Kafası karışmıştı. Karşısındaki çok güzel bir kızdı. Onun gri mavi gözlerindeki ışıltılar bir anda yüreğini titretmişti. Ders bitene kadar kafasını kitaplardan kaldırmadı. Arada kendisine soru soran birkaç öğrencisinin yanına gidip yardımcı oldu. Bu zaman zarfında bir kere bile Nalan'a dönüp bakmamıştı. Ders bittikten sonra öğrenciler teker teker laboratuvarı terk ettiler. Genç adam masasından kalkmamıştı. Öylesine dalmıştı ki önündeki kitaba, billur gibi bir sesle irkildi. - Hocam, konuşabilir miyiz? Kafasını kaldırdığı anda gri mavi gözlerle karşılaştı. Renginin değiştiğini tahmin edebiliyordu. - Evet, buyurun? - Sormak istediğim bazı şeyler var. İçinden çıkamadığım, anlamadığım... Yardımcı olabilir misiniz? Ahmet Nejat genç kızın defterinde işaret ettiği yere baktı göz ucuyla, sonra tok bir sesle: - Eğer vaktinde gelebilseydiniz, dersin başında bu konuyu anlatmıştım. Nalan başını kaldırdı, sinirlenmişti: - Mazeretimi söyledim size. Trafik kapandı. Yürüyerek mi gelseydim? İnanmazsanız bunun ispatı çok kolay. Ararsınız trafiği, size kazanın nerede, saat kaçta olduğunu, yolun ne kadar süreyle kapalı kaldığını söylerler. Özür diledim, bir daha olmayacak dedim, başka ne yapabilirim ki? Ahmet Nejat şaşırmıştı. Dudaklarını öne doğru uzattı: - Tamam, sinirlenmeyin. Bir şey demedim... Nalan gözlerini kıstı, defterini kapattığı gibi öfkeli bir sesle "teşekkür ederim, kendim hallederim" diyerek arkasını dönüp uzaklaştı. Genç adam olduğu yerde kalakalmıştı... > DEVAMI YARIN