Pelin konuklarını yerleştirip mutfağa koşmuştu. Hemen ocağa bir demlik çay koydu. Kafası karışmıştı. Gelenlerin arasındaki o genç adam sürekli bakışlarını onun üzerinde tutmuş, genç kız tedirgin olmuştu. Müşteri olduğu için bir şey de yapamayacağını bildiğinden canı sıkılmıştı. Kötü bir yaz geçiriyorlardı aslında. Ülkedeki ekonomik kriz çoğunlukla eski, yerli müşteriye hitap eden bu tip pansiyonları zora sokmuştu. Turgay'ın tam gideceği tutmuştu. "Ben tek başıma inşallah kalkarım bu işin altından..." diye söylendi. Nereden baksan babasının dönmesi bir haftayı bulurdu. Çayı koyduktan sonra içeriye seslendi: - Haydar Abi, akşam yemeği için alışverişe çıkmak lazım. Yaşlı adam sallanarak geldi: - Ne pişireceğiz biz bunlara kızım? Omuzlarını kaldırdı Pelin: - Balık yaparız. En kolay o. Bir de salata. Biraz da taze fasulye falan pişiririm. Dün aldıydım, dolapta var. Hemen ayıklayayım, koyayım ocağa. Oldubitti işte. Biraz patlıcan falan közleriz. Yarın artık bir plan yaparız. Zaten alışverişe çıkmam lazım. Kahvaltılıklarımız eksik. Onları alayım. Mesudiye'ye telefon edeyim de Hıdır Amca gelsin alsın beni. Yarın sabahtan giderim. Yarın sabahı da artık bakkaldan falan geçiştirelim. Fena yakalandık. Hiç beklemiyordum. Haydar başını salladı: - Baban sevinecek ama... Pelin gülümsedi. Hayatı Turgay'la birlikte geçmişti. Doğduğu günden beri sadece onu görmüştü. Turgay can arkadaşı Hidayet'e verdiği sözü tutmuş, Pelin'i himayesine almıştı. Genç kız geçmişi konusunda hiçbir şey sormamıştı Turgay'a. Onu babası biliyordu. Turgay zaman zaman onun her şeyi bildiği hissine kapılıyor ama cesaret edemiyordu bir türlü sormaya. Yıllar bu şekilde geçmişti. Pelin İzmir'de okuyordu. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesindeydi. Bir sene sonra okul bitecek, ardından da öğretmen olacaktı. Sakin bir çocukluk geçirmişti. Üniversiteyi kazanana kadar en uzak gördüğü yer Marmaris olmuştu. Datça yarımadasından dışarı çıkmamıştı hiç. Bu yüzden İzmir'i kazanınca Turgay telaşlanmış, hatta bir süre okutmamayı bile düşünmüştü. Ama Pelin'in ve Pelin'in öğretmenlerinin ısrarı karşısında fazla duramamış, kızını yurda yazdırıp kendi elleriyle yerleştirmişti. Hafta sonlarında, tatil günlerinde hep evine gelirdi genç kız. Yazın da pansiyonda çalışır babasına yardım ederdi. Turgay ise içine kapanık, çok fazla konuşmayan sert görünüşlü bir adam olmuştu. İşiyle ilgili bir toplantı için Antalya'ya gitmişti. Bir hafta sonra dönecekti. Bir saat sonra müşterilerden ilk gelen Serdar oldu. Başını uzattı resepsiyonun olduğu bölmeye: - Soğuk bir şey var mı acaba? Pelin irkildi ve şaşkınlıkla fırladı yerinden. Nedense kalbi fırlayacakmış gibi çarpıyordu... > DEVAMI YARIN