Emin Bey kasadaki senetleri toplayıp hepsini teker teker kontrol ettikten sonra bir kez daha kayıtlara baktı. Daha on beş gün önce oldukça yüklü iki senet almıştı. Onları bulamıyordu. Çekmeceyi ve dosyaları bir daha aradı. Sır olup gitmişlerdi. Senedi aldığı hazır giyim mağazasına telefon etti. Karşısına çıkan mağaza patronunun sesi oldukça sinirliydi. - Emin Bey, bir de telefon ediyorsun, bunca yıllık hukukumuz olduğunu sanıyordum. Ama yanılmışım. Emin Bey şaşırmıştı: - Ne diyorsun sen Halil Bey, ne oldu ki? - Sana ödeme gününü söylemiş, senedi ona göre vermiştim. Ama sen ne yaptın, kırdırmışsın senedi. Hem de Çanakkale'nin bir numaralı tefecisine. Benim başıma bu adamı sarmanın anlamı var mıydı? Paraya ihtiyacın vardıysa söylerdin. Bunca senelik arkadaşlığımız, alışverişimiz var, ona göre bir şeyler yapardık. Beni bu adamlarla muhatap etmenin anlamı var mı? Emin Bey şaşkın bir şekilde dinliyordu adamın anlattıklarını. Hiçbir şey anlamamıştı: - Ne diyorsun sen Halil Bey, ben de seni senedi bulamıyorum diye aramıştım. Sen neler söylüyorsun? Halil Beyin sesi de şaşkındı artık: - Ne yani sen şimdi bana olanlardan haberin olmadığını mı söylüyorsun? - İnan ki haberim yok arkadaşım. Birkaç saniyelik bir sessizlikten sonra Halil Beyin sesi duyuldu: - Sana verdiğim senet kırılmış azizim. Tefeci Rıza'ya hem de. Adam beni dün aradı. Borcumu bir gün geciktirirsem mağazamı başıma yıkacağını söyledi. Ben öderim borcumu mesele değil ama hareket çirkin. Biz namusuyla para kazanan esnafız. Gerek yok böyle şeylere. Emin Bey olanları anlamıştı. Uğur giderken oldukça yüklü iki senedi alıp kırdırmıştı demek ki. Mahcup bir şekilde mırıldandı: - Bağışla Halil Bey, başıma gelenleri tahmin edemezsin. Oğlan yaptı mutlaka. Çekmecenin anahtarı bir tek onda vardı. Çekti gitti çünkü. İzi yeri belli değil. Terk etti evini. Giderken de yapacağını yaptı... Halil Beyin sesi duyuldu: - Geçmiş olsun Emin Bey, ama sen de kabul edersin ki bundan sonra seninle bir ticaretimiz olamaz. Kusura bakma, haydi hoşça kal! Emin bey bitkin bir şekilde bıraktı ahizeyi yerine. Senet karşılığı giden para kendisini sarsacaktı. Ödemeleri vardı. Hepsini ayarlamış, senetlerin karşılığında alacağı paraya mukabil borç taahhütlerine girmişti. Bugüne kadar ticaret hayatında dürüstlüğüyle, alacağını vereceğini zamanında yapmasıyla tanınmış bir adamdı. Sıkıntıyla oturdu koltuğuna. Öteki senedin sahibini aramadı bile. Ayni şeyleri yaşayacağını biliyordu artık. "İflas ederim ben artık..." diye söylendi. "Her şeyi bunlara göre ayarlamıştım..." Göğsünde bir sıkışma hissetti. Zorlukla nefes alabiliyordu. Kravatını gevşetti bir hamle ile. Boncuk boncuk terlemişti. Dükkandaki çırak onun yüzünün bembeyaz olduğunu fark etti: - Patron, iyi misin? Emin Bey yardım ister gibi kaldırdı başını, çırağın yüzüne baktı. Kalkmak istedi fakat başaramadı... > DEVAMI YARIN