Kadriye kanepenin üzerinde uyuya kalmıştı. Çocukların karnını doyurduktan sonra onları yatırmış, sofrayı ortadan kaldırmadan beklemeye başlamıştı. Saatler ilerledikçe günün ve gönlünün yorgunluğu ağır basmış, göz kapakları bir külçe gibi kapanmıştı. Kapının hızla vurulduğunu duyduğu anda şaşkınlıkla gözlerini açıp fırladı yerinden. Saatin kaç olduğunu bilmiyordu. Başının örtüsünü düzeltip kapıya koştu. Usulca seslendi: - Kim o? - Aç kız kapıyı, kim olacak? Çabuk aç!.. Sermet'in sesi yeri göğü inletiyordu. Kadriye aceleyle çevirdi kildi. Kapı ardına kadar itildi. Ayakta duracak durumda değildi Sermet. Küp gibi sarhoştu. Kadriye korkuyla geriye çekildi. - Sermet, sarhoşsun! - Sarhoşsam ne olmuş? Sizin yüzünüzden... Size ekmek yetiştireceğim diye gurbet ellerinde akşama kadar canım çıktı. Bir de dırdır ediyorsun ha? Elini kaldırıp şiddetli bir tokat indirdi kadının yüzüne. Kadriye savruldu. Sermet gözlerini kısarak ona baktı. Ayakta sallanıyordu: - Hah! Şöyle adam gibi susmasını öğren!.. Oturma odasına girdi. Kendini çekyatın üzerine attı: - Bana su getir, içim yanıyor... Başım ağrıyor... Hemen bir bardak su getirdi Kadriye. Korkuyla bekledi. Sermet suyun yarısını üzerine dökerek içti. Elinin tersiyle ağzını kuruladıktan sonra öfke ile baktı karısına: - Ne dikiliyorsun be? Git üstüme bir örtü getir. Uyuyacağım. Kadriye hiçbir şey soramadı. Yıldırım hızıyla bir battaniye getirdi. Çocukların üzerindeki battaniyeyi kapmıştı. Bir tane battaniyesi vardı. Sermet'in üzerine örtmek istedi. Korkarak fısıldadı: - Ayakkabılarını çıkartmayacak mısın? Sermet ayağını hızla genç kadının karnına vurdu: - Karışma bana! Acıyla geri çekildi Kadriye. Işığı söndürüp çıktı odadan. Çocukların yanına gitti. Hepsinin üzerleri çıplaktı. Birkaç parça giysisini onların üzerine örttü. Kızının yanına sokuldu. Ağlamak istiyor ama boğazında takılı duran bir şey engel oluyordu gözyaşlarının akmasına. Yutkundu. Mırıldandı usulca: "Allah'ım sen bize yardım et!.. İçim çok kötü, koru bizim Rabbim!.." Sabaha doğru uyuyabildi. Bir saatlik bir uykunun ardından Sermet'in sesiyle fırladı yataktan: - Kadriye, kız Kadriye!.. Hemen koştu odaya. Adam çekyatın üzerine oturmuş, uykulu gözlerle etrafına bakınıyordu: - Çay koy çabuk. Erkenden gideceğim. Hiçbir şey sormadı Kadriye. Ocağa çay koydu. Gelirken getirdiği sertleşmiş tandır ekmeğinden bir parça kopardı, biraz peynirle zeytin koydu tabağa. Bir tepsinin içinde odaya geldi.Sermet hiçbir şey demeden birkaç lokma yedi. Sonra ceketinin cebinden küçük bir hap çıkartıp hızla ağzına attı. Kadriye irkilmişti bu manzarayı görünce. Sesini çıkartmadı. Dün gece yediği darbelerden dolayı karnında, yüzünde acılar vardı... > DEVAMI YARIN