"Kapının önünden ayrılmayacağım!"

A -
A +

Faruk gözlerini açtığı anda müthiş bir sancıyla kıvranmaya başlamıştı. Nefes dahi alamıyor, belinden sırtına doğru yükselen dayanılmaz bir acıyla inliyordu. Eşi Betül telaş içinde fırladı yataktan: - Faruk, Faruk, neyin var hayatım? Adam acı içinde cevaplamaya çalıştı: - Böbreklerim Betül... Çok kötü... Çok sancılıyım... Betül hızla baş ucundaki telefona atıldı. Hastaneye telefon ederek bir ambulans istedi. - Hemen gidiyoruz Faruk. Bu ağrı kaç gündür seni mahvetti. İnat edip bir doktora gitmedin... Gerçekten de bir haftadır bu ıstırabı çekiyordu Faruk Bayraktar. On gün önce hafif sızılar halinde başlamıştı hastalık. Önemsememişti önceleri. Kendi bildiğince aldığı ağrı kesicilerle geçiştirmeye çalışmıştı. Ama son üç gündür el ve ayakları şişmiş, sancılar dayanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Bu sabah ise had safhada bir krizle uyanmıştı. Betül aceleyle giyindi. Kızları Gaye de uyanmıştı gürültülere. Anne ve babasının odasına gelmiş, dehşet içinde bakışlarla neler olup bittiğini öğrenmeye çalışıyordu: - Ne oldu anne? - Baban canım... Babanın sancıları çok fazla, kımıldayamıyor, ambulans çağırdım. Bir hastaneye gitmesi gerek. Bu zamana kadar ihmal etti hep... Gaye yatağın kenarına gelerek babasının elini tuttu. Buz gibiydi elleri: - Baba? Diye fısıldadı. Babacığım, iyi misin? Faruk yutkundu. Alnında boncuk boncuk terler birikmişti: - Çok sancım var kızım... Yüzü de şişmişti Faruk'un. Gözleri âdeta bir çizgi halini almıştı. Böbrek problemi uzun yıllardır vardı ve hep Faruk tarafından ihmal edilmişti. Az sonra hizmetçi ambulansın geldiğini haber verdi. İçeriye giren sağlık görevlileri itinayla sedyeye yerleştirdiler hastayı. Betül çantasını ve ceketini kaptığı gibi kocasıyla birlikte bindi ambulansa. Siren sesleri çınladı bir anda. Gaye yaşlı gözlerle baktı ambulansın ardından. Hayatta en çok düşkün olduğu insandı babası. Hemen kendi arabasına binerek onları takip etmeye başladı. Bu sene üniversiteye başlamıştı. Konservatuvarın keman bölümünde okuyordu. Küçük yaştan beri hem yeteneği hem de annesinin de teşvikiyle müziğe yönelmiş, önce özel hocalardan ders almış, ortaokuldan sonra müzik çalışmalarına daha da fazla hız verip sonunda konservatuvara girmeyi başarmıştı. Gözleri yaşlı bir şekilde kullanıyordu arabasını. Yaklaşık yarım saat süren bir yolculuktan sonra ambulansın peşinden hastanenin bahçesine girdi. Acil servisten çıkan görevliler koşarak sedyeyi aldılar. Ambulanstan telsizle hastaneye haber verilmiş, gelen hastanın ünlü iş adamı Faruk Bayraktar olduğu bildirilmişti. İstanbul'un en ünlü ve en modern özel hastanelerinden biriydi geldikleri yer. Doktorlar âdeta hazır bekliyorlardı. Hemen müdahale edilmek üzere muayene odasına alındı sedye. Betül ve Gaye endişe içinde bekliyorlardı. Hastane müdürü yanlarına geldi: - Hanımefendi, sizi odama götüreyim efendim, orada bekleyelim sonucu. Betül şaşkın bir tavırla baktı müdürün yüzüne. Sonra başını iki yana salladı: - Hayır, bu kapının önünden ayrılmayacağım. Lütfen... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.