Zaliha Hanım bir kere bile kucağına almamıştı torununu. Haydar'dan ise ses seda çıkmıyordu. O gece Hayrettin Bey sıkıntılı bir şekilde eve gelmiş, gelişmeleri üstü kapalı olarak anlatmıştı karısına. Polis bütün aramalarına rağmen izini bulamamıştı Haydar'ın. Zaliha Hanım ise oğlunun akıbetinden çok alıp götürdüğü mücevherlerin acısını yaşıyordu. Elmas kayınvalidesi ve kayınpederinin akşam sofralarını kaldırıp bulaşıkları yıkadıktan sonra odasına çekilmişti. Bu evde istenmediğini hissediyor, kendisinin bir fazlalık, bir ayak bağı olarak görüldüğünü anlıyordu. O nedenle pek ortalıkta görünmüyor, onurunu zedeleyecek bir hakaret işitmemek için yemek yemeğe bile çekiniyordu. Zaman zaman annesinin sesini duymak onu rahatlatacağı yerde daha çok duygulandırıyor ve yaşadığı ıstırap dolu hayatın gerçekliğini duyuyordu yüreğinde. Saat on bire yaklaşıyordu. Gecenin karanlığı sokağa çökmüş, cılız sokak lambalarının aydınlattığı sokakta hafifçe yağan yağmurun ıslak parıltıları oynaşıyordu. Kapının kuvvetle vurulmasıyla irkildi. Hayrettin Bey ve Zaliha Hanım çoktan yatmışlardı. Bebeğine yan gözle bakarak ayağa kalktı. Odasının kapısını açtı. Bu sırada Hayrettin Bey de öksürerek çıkmıştı hole. - Kim bu yahu gecenin bu saatinde? - Bilmem baba... Acaba Haydar mı? Hayrettin Bey ayaklarını sürüyerek sokak kapısına gitti. Kapıda iki polis memuru vardı. İçlerinde uzun boylu olanı selamladı: - Hayrettin Bey? Haydar Boyacı'nın babası siz misiniz? Yaşlı adam başını salladı "evet" anlamında. Polis memuru devam etti: - Bizimle gelmeniz gerekiyor, bir teşhis için. Bir olay olmuş. Sizin oğlunuz olduğunu zannettiğimiz bir maktul var. Bir cinayet işlenmiş, tahminlerimize göre öldürülen şahıs oğlunuz Haydar... Elmas kanının çekildiğini hissetti. Düşmemek için duvara tutundu. Hayrettin Bey ise şaşkın bir şekilde memurun anlattıklarını dinliyordu. Zaliha Hanım da gelmiş ve feryat etmeye başlamıştı bile. Hayrettin çabucak giyinip polislerle gitti. Gerçekten de bir kumarhanede çıkan tartışmada bıçaklanarak öldürülen kişi Haydar'dı. Katilleri cinayetten sonra sırra kadem basmışlardı. Oğlunu teşhis eden Hayrettin perişan bir halde döndü eve. Zaliha çığlıklar atarak karşıladı kocasını. Mahalledeki komşular gecenin bir yarısı olmasına rağmen eve doluşmuşlar, aileyi teselli etmeye çalışıyorlardı. Hayrettin telefona giderek Tevfik'i aradı. Yarım saat sonra Şefika Hanım ve Tevfik de gelmişlerdi. Şefika Hanım odasında sessizce ağlayan kızını teselli etmeye çalışıyordu. Elmas başını kaldırdı: - Babasız bir çocukla ortada kaldım, ona ağlıyorum. Haydar'ın sonunun bu olacağı belliydi. Onu hiçbir zaman sevmedim ama bir insan olarak üzüldüm tabii ki... Şimdi biz ne olacağız anne? Şefika Hanım başını kaldırdı: - Seni alıp götüreceğim kızım... Bırakmayacağım seni burada. Artık burada kalamazsın... > DEVAMI YARIN