Zühal'in son model arabasına bindikleri zaman Selim yutkundu: - Vay canına! Babanın yanında öleceğim sandım... Genç kız şımarıkça kıkırdadı: - Öyledir babam, korkutur insanı... Neler söyledi sana? Omuzlarını kaldırdı Selim: - "Kızımla arkadaşlığın nereye kadar, onu mutsuz eden beni karşısında bulur" falan... Zühal bir kahkaha attı: - Hımmm! Ayağını denk al demiş sana... Selim düşünceli bir şekilde dudaklarını ısırdı: - Eve, kahvaltıya davet ettiğin ilk erkek arkadaşın benmişim öyle mi? Zühal yan gözle baktı genç adama: - Evet! diye fısıldadı. Sensin... Ailemle tanıştırdığım ilk erkeksin sen... Selim memnun arkasına yaslandı. Boğazda ilerliyorlardı. Trafik çok tenhaydı. - Buna sevindim... Annemle babamı tanımak istediğini söyledi baban. Zühal inanılmaz bir kahkaha attı: - Yani aileni gönder de kızımı isteyin diyor... Hah, hah, hah, hah! Selim yutkundu. Karmakarışık düşünceler içindeydi. Aklına Özlem geliyor, vicdanı âdeta feryat ediyordu. Ama aklı, içindeki tükenmek bilmeyen hırsı, arzuları bu sesi olanca kuvvetiyle bastırıyor, yok etmeye çalışıyordu. Usulca döndü genç kıza: - Ben de ailemi en kısa zamanda göndereceğim zaten... Zühal kaşlarını kaldırdı: - Ne yani bu bir evlenme teklifi mi? Bana evlenme mi teklif ediyorsun? Selim gülümsedi: - Onun gibi bir şey... Ama tabii o teklif de usulüne uygun yapılacak... Hiç endişen olmasın. Zühal gözünü yoldan ayırmadan soruverdi: - Ya sözlün ne olacak? Selim titredi. Korktuğu mevzu açılmıştı işte. Hemen toparlandı: - Onunla konuşacağım. Sana anlatmıştım zaten. Benim tarzım değil. Ben ilgi isterim. Özlem mesleği için kendini feda eden bir kız. Ben ikinci planda kaldığım için zaten bu işin yürümesi mümkün değildi. Medeni bir şekilde olmayacağını söyleyeceğim ve bitecek. Bu kadar basit: Zühal rahatlamıştı. Hafifçe başını genç adama çevirdi: - Babam bu hikâyeyi duymasa iyi olur. Bu onun gözünde eksi bir puan çünkü. Selim korkuyla atıldı: - Merak etme, bu gece bitecek bu mevzu! > DEVAMI YARIN