Haydar ortalarda yoktu. Hayrettin Bey olayı öğrenince küplere binmişti!.. Çıkıp oğlunu aradı ama nafile. Beklemekten başka çareleri kalmamıştı. Elmas suçlu gibi bir köşeye büzülmüş, kayınpederinin hiddetli bağırışları ve kayınvalidesinin gözyaşlarıyla dolan evde sığınacak bir yer arıyordu sanki. O gece eve gelmedi Haydar. Ertesi gün akşama kadar da ses soluk çıkmadı. Hayrettin Bey durmadan arıyordu oğlunu. Zaliha ise hasta olmuş, baş ağrısından ve ağlamaktan şişmiş gözleri ile bir ölü gibi dolaşıyordu evde. Olayı duyan Tevfik karısına olanları anlatıp kahkahalarla gülmüştü: - Gördün mü sosyetik kadının başına gelenleri, mücevherlerini oğluna kaptırmış. Hah, hah, hah... Şefika Hanım başını iki yana salladı: - Onun oğlu senin damadın Tevfik. Kızının kocası, torununun babası... Tevfik dudak büktü, omuzlarını silkti: - Ne olmuş, ben mi sorumluyum yani!.. Sinir oluyordum o kadına. Tepeden bakıyordu insana iki kuruş paraları var diye. Ama meraklanma sen, ben onları da geçeceğim. Ben işimi bilirim... Şefika Hanım gözlerini kapattı. Acı içinde mırıldandı: - Allah ıslah etsin ne diyeyim!.. *** Tevfik çayından bir yudum aldıktan sonra müstehzi bir tavırla gözlerini Hayrettin Beye çevirdi: - Ne yani, şimdi şirketi kapatacak mısın? Hayrettin ümitsizce salladı başını: - Durum iyi değil Tevfik, küçülüp kendi yağımla kavrulmaya başlayacağım. Son zamanlarda işler iyi gitmemeye başladı zaten. Borç gırtlağa kadar çoğaldı. Ödeyemez oldum senetleri... Tevfik ileriye doğru eğildi. Kaşları çatılmış yüzü gerilmişti: - Biz ne olacağız Hayrettin? İşimizi gücümüzü dağıtıp geldik arkandan. Şimdi yarı yolda koyup gitmek olur mu hiç? Bütün sermayeyi yatırdık bu şirkete... Hayrettin Bey sıkıntıyla soludu. Gözlerini kısarak baktı dünürüne: - Üç beş kuruş öderim sana... Geri kalan yok, canımı mı alacaksın? Beraber yedik, beraber içtik. Bunca zamandır sen de buradan yiyip içtin... Tevfik kaşlarını kaldırdı: - Ben anlamam arkadaş... Ben anlamam!.. Hayrettin gözlerini kapattı. Kafasının içi uyuşmuştu. Bütün gece uyumamış, ortadan kaybolan oğlundan bir haber beklemişti. Şirketin durumu felaketti. İşi tasfiye edip ufak bir girişimle hayatını sürdürmeye karar vermişti. Piyasaya inanılmaz borcu vardı. Her sene yaptığı bağlantıları bu sene yapamamış, girdiği bütün yakıt ihalelerini kaybetmişti. - Bankada üç beş kuruş kaldı sen de biliyorsun. Onunla bir şekilde ortalığı halletmek istiyorum, sonra kalan neyse bölüşürüz sen de yolunu çizersin Tevfik! Tevfik dudaklarını büzerek dinliyordu adamı. Hiç cevap vermedi. Kafasında kurduğu planları netleştirmekle meşguldü o anda!.. > DEVAMI YARIN