Kar yumuşamıştı. Hatta aşağılarda erimeye başlamış, birçok köy yolu açılmıştı. Sadece yüksek yerlerde biraz zorluk yaşanıyordu. Pelin İzmir'den döneli bir hafta olmuştu. Aile arasında yapılan nişan töreninin ardından çok samimi bir kaynaşma olmuştu iki aile arasında. Hemen her gün telefonla konuşmuşlardı. Bayramın son günü havaalanına giderken annesi Yıldız Hanım hâlâ cep telefonunda Leyla Hanımla konuşmaktaydı. Genç kız sevgiyle sarıldı anne babasına. - Her şey size emanet. Eşya seçimini biz internetten yaparız. Alması size ait. Anne, benim tarzımı biliyorsun. Yine de seni sık sık arayacağım. Malatya'ya döndükten sonra dönem sonuna doğru iki genç orada nikâhlanacaklar, bunun ardından da Pelin eş durumundan tayinini isteyecekti. Zaten mayıs ayının başında Murat terhis oluyordu. Haziranın ilk haftasında da Pelin'in okulu kapanıyordu. Her ikisi de dönecekler, ardından düğünleri yapılacak ve yeni hayatlarına başlayacaklardı... Pelin köye geldiği zaman kendisini karşılayan talebelerinin çığlıkları arasında evine ilerlemişti. Çocuklarını çok özleyeceğini düşünüyordu. Ahraz Kadın ise onun geldiğini görünce yüzüne yayılan sevinci saklamaya gerek duymamıştı. Pelin o gece yaşlı kadına bütün her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlattı. Dikkatle dinliyordu Gülbahar. İçinden bir mengene yüreğini sıkıyor gibiydi. Hayatında hiç bilmediği kıskançlık duygusuyla kavruluyordu âdeta. Biricik evladının en mutlu gününde onun yanında bile olamamanın verdiği acıyla, ama bir yanı da mutluluktan uçar bir vaziyette dinlemişti anlatılanları. Hiçbir ayrıntıyı kaçırmamıştı. Bütün bunları yaparken de kendisine hâkim olmaya çalışmış, sanki sıradan bir olay dinliyormuş gibi heyecanını ve coşkusunu saklamak ihtiyacı hissetmişti. - İşte böyle Ahraz Ana, nereden nereye... Hiç aklına gelir miydi? Ama biliyor musun kayınvalidem hoş bir kadın. Çok güzel. Yaşı ileri olmasına rağmen o kadar alımlı ki. Kayınpederim ise çok sevimli. Murat'ı çok sevdikleri her hallerinden belli. Yutkundu Gülbahar. Gözlerini kıstı, uzaklara gitti. Ayrılamama korkusuyla yüzüne bile bakmadığı minik bebeğini kucaklayıp Leyla Hanıma götüren Pakize'yi düşündü. Fazıl Beylerin köyden ayrıldıkları gün geldi aklına. Bir duvarın arkasına saklanıp takip etmişti yaşlı gözleri onları. Sonra Leyla Hanımın yanına yaklaşıp titreyen sesiyle fısıldadıklarını hatırladı: "Hakkını helal et Gülbahar!.." Yürekten cevaplamıştı bu sözleri: "Helal ettim, helal ettim!.." Koşar adımlarla kaçmıştı oradan. Biraz daha kalsa arkalarından koşacak, yavrusunu kapıp uzaklara doğru kaybolacaktı. Şimdi daha güçlü olması gerekiyordu. Gözlerinden süzülen yaşları fark ettirmeden sildi... DEVAMI YARIN