"Kendine bak, ne dediğimi görürsün!"

A -
A +

Yahya irkildi bu sözler üzerine. Elini masaya vurdu hızla: - Parayla bitti değil mi? Günahsız bir sübyanı katillikle suçlamana, haydi dedik acısı çok fazla sağlıklı düşünemedi dedik, aradan yıllar geçti, belki düşüncelerinde birazcık pişmanlık kırıntıları olmuştur dedik, ses seda çıkmadı. Arayıp sormadın, öğrenmek istemedin bile. Ama bunca yıldan sonra senden sadece huzurunu bozmaman için ricaya geldiğimde bana para lafı ediyorsun ha?.. Bak doktor, yolladığın paraların kuruşuna dokunmadım ben. Hepsi yolladığın bankada duruyor. Kendi kazancımla bağrıma bastım ben oğlumu. O benim oğlum oldu. Paranı da sana iade ederim istediğin an. Zamanı gelecek gerçeği öğrenecek benim oğlum. Bunun zamanlaması hakkında yanlışlarımız olabilir ama öğrenmesi lazım. O zaman o paraya ne yapacağına o karar verecek. Ama şimdi yolunu çiziyor evladım. Bir hayat kuruyor kendine. Senin sağın solun belli olmaz diye tedirgindim ben. Kinine kapılıp oğlumun önünü kesersin diye geldim. Dokunma oğluma. Başını ağrıtacak değiliz senin. Bırak yükselsin, ilerlesin, bilim adamı olsun. Ama adam olsun. Biliyorsun bilim adamı olmak insan olmaya yetmiyor. Kendine bak ne dediğimi görürsün... Sakın önünü çelme oğlumun. Bu sözleri ayağa kalktığı sırada ve parmağını doktorun yüzüne sallayarak söylemişti. Akif dut yemiş bülbül gibi oturuyordu masada. Yahya bu sözlerden sonra arkasını dönüp uzaklaştı. Doktor Akif Ünlüer oturduğu yerde kalmıştı. Yahya gözden kaybolmuştu. Yerinden kalkamadı bir süre. Neden sonra içtikleri çayın parasını ödeyip arabasına doğru yürüdü. Kafasının içi karmakarışıktı. Yahya "bir gün gelecek oğlum gerçeği öğrenecek" demişti. Sarsıldı. O zaman karşı karşıya kalacağı olaylardan şimdiden korkmuştu... Hastaneye döndüğü zaman durgundu. Bir gün önce ameliyat ettiği hastanın başına gitti. Coşkun hastayla ilgileniyordu. Doktoru görünce hemen geri çekildi: - Tansiyon ve tahliller çok iyi hocam. Herhangi bir semptom yok hastada. Akif hastanın tabelasını aldı ve baktı. Aslında baktığı şeyi görmüyordu. Bu sırada hastanın yanına yaklaşan hemşire yavaşça sordu: - Dün verdiğimiz ilacı bugün kaç cc yapacağız hocam, yazmamışsınız. Akif başını salladı: - 5 cc yapın. Coşkun hayretle gözlerini açtı, bir an düşündü ve müdahale etti hemen: - Hayır, 2 cc yapın. 5 cc olmaz. Akif dehşet içinde döndü ve gözlerinden ateş çıkarcasına Coşkun'a baktı. Hemen hastanın tabelasını kaptı. Bir kez daha inceledi. Coşkun haklıydı. 5 cc lik ilaç çok farklı etkilere sebep olabilirdi. Ne diyeceğini bilemedi. Tabelayı fırlattığı gibi yoğun bakım ünitesinden hızla çıktı. Odasına girdiği zaman başı çatlayacak gibiydi. Kaldıramıyordu yaşananları... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.