Tamer'in davranışı Şevval için bardağı taşıran son damla olmuştu. Onun arkasından gelirken hiç bunlarla karşılaşacağını düşünmemiş, daha doğrusu kendisini neyin beklediği konusunda yorum yapabilecek bir zaman dahi bulamamıştı... Odasında, balkonun önündeki koltukta oturuyordu. Dürüye olaydan sonra onu hemen odasına yollamış, öğle yemeğini odasına getireceğini ve hiç çıkmamasını söylemişti. Çünkü eğer ortada görünürse mutlaka bir hadise çıkacağını düşünüyordu. Şevval bir müddet koltukta hiç kıpırdamadan oturduktan sonra yavaşça kalktı, kitaplarının yanına gitti. Bu işi başarmaktan başka hiçbir şansının olmadığının bilincindeydi. İçlerinden bir tanesini seçti ve sayfayı çevirdi. İki saat sonra başını kaldırdığı zaman kendine güveni yeniden gelmişti. Okuyup çalıştıklarını iyice öğrenmiş, ders çalışmaktan zevk almıştı. Arkasına yaslanarak gerindi. Biraz ayağa kalkıp odanın içinde dolaştı. Tam bu sırada oda kapısının açıldığını duyup tedirgin bir şekilde döndü. Gelen Dürüye'ydi. Elinde bir tepsi içinde hazırladığı öğle yemeği vardı. - Gel kızım, iki lokma bir şey ye. Aç karnına ders çalışılmaz... Nasıl gidiyor? - Bayağı çalıştım, işin güzel tarafı okuduklarımı öğreniyorum. Gülümsedi yaşlı kadın: - Yaparsın sen, yaparsın, gözlerinden zekâ fışkırıyor maşallah! Ama önce yemeğini ye. Şevval masaya oturup ekmeğinden bir lokma kopardı. Çok güzel görünen patlıcan yemeğinden bir kaşık aldı. - Eline sağlık Dürüye Abla, mükemmel olmuş. Dürüye koltuğa oturdu. Genç kadını izliyordu: - Evde kimse yok, Tamer Bey de Perihan Hanım da gittiler. Onları da anlamaya çalışmak lazım. Ne yapsınlar, dünyadaki şanssız insanlar arasındalar. Böyle bir karaktere sahip olmak şanssızlıktır bence... Bencil, duyarsız, mağrur... Şevval cevap vermeden yemeğini yemeğe devam etti. Dürüye gözlerini kıstı: - Ne akla hizmet takıldın bu çocuğun peşine bilmem ki! Şevval lokmasını yuttuktan sonra bir yudum su içti ve cevap verdi: - Elim kolum bağlanmıştı Dürüye Abla, amcam beni çok yaşlı birine vermek üzereydi. Tamer ise etrafımda dönüp duruyordu. Öyle güzel şeyler söylüyordu ki inandım. Saflığım işte... Orada kalsam bundan daha farklı bir hayatım olmayacaktı. Adamın iki çocuğu vardı ve babam yaşındaydı. Benim kaderim demek ki bu! Dürüye gözlerini açtı: - Ama insan göz göre göre de buna izin veremez. Bak Haydar Bey eline bir fırsat verdi, bir altın tepsi sundu sana. Şimdi uğraşmak zorundasın... > DEVAMI YARIN