Kâzım bey yerinden kalkıp servise indi. Tamer şaşkın bir şekilde gazetecilerle konuşuyordu. Medya haberi hemen alıp dolmuştu hastahaneye. Bu arada haberi duyan iş dünyasından simalar acele adımlarla gelmeye başlamışlardı bile. Başhekim, Fidase hanımı kendi odasına buyur etmiş, odasını Coşkun ailesinin hizmetine açmıştı. Müthiş bir hareketlilik yaşanıyordu hastahanede... Firuze hanım telefonu kapatıp merakla kendisini izleyen Feryal'e döndü: - Kayın pederin vefat etti kızım. Feryal dudaklarını ısırdı. Arkasına yaslandı. Bir tek kelime etmeden dakikalarca öylece durdu. İnsan olmanın naifliği ile yüreğindeki kırgınlıklar sanki bir meydan savaşına girmişlerdi. Yuvasının dağılmasının, çocuklarının sıcak bir aile ortamından uzak kalmasının en büyük sebeplerinden biri olan, bu, paradan başka hiçbir değeri olmayan adam artık yoktu ve Feryal acı bir duyguyla üzülüyordu şimdi onun ardından. Kendine kızıyor, sadece "Allah rahmet eylesin" diyerek bu olayı kafasından silip atmak istiyor ama başaramıyordu. "Koca Seyfi bey diye mırıldandı... Burada sahip olduğun servetin hükmü yok artık..." Bunları düşündüğü için kızdı kendine ama yine de düşüncelerinin akışına set çekemiyordu. Neden sonra başını kaldırıp, gözlüğünün üzerinden kendisini seyreden Firuze hanıma baktı suçlu suçlu. Sanki kafasından geçen düşünceleri okumuş gibi utandı kadından. Yaşlı kadın ise onun içinde yaşadığı yaman çelişkiyi çok iyi irdeleyebiliyordu. Sehpanın üzerindeki porselen çaydanlıktan bir bardak çay daha doldurdu fincanına. Sonra genç kadına döndü: - Kendini zorlama kızım. İçimizdeki bütün duygularımızla bir bütünüz biz. Bunlar bizim duygularımızsa ve hissediyorsak yapılacak bir şey yok. Eğer bunlar sana yanlış geliyorsa düzeltme savaşını ver. Bunları hissettiğin için etrafından utanma. Yok et sana yanlış gelen kötü duyguları o zaman. Unutma bu dünyada önce kendimiz varız. Kendimize inanır, kendimize saygı duyarsak, kendimiz bize doğru geleni yapıp, yaptıklarımızı savunur, ardında durursak başkalarına karşı da kendi değerlerimizde kaliteli bir insan oluruz. Kırgınlıklarımız, öfkelerimiz, sevinçlerimiz, mutluluklarımız, başarılarımız, hatasıyla sevabıyla bizimdir. İçinden geldiği gibi davran, sana doğru gelen neyse onu yap. Yaşananları sen yaşadın. Kimsenin seni kınamaya tasarrufu olamaz. Feryal ağlamaklıydı: - Ben Seyfi beyin ölümünü değersiz bir varlığın yok olması gibi karşıladığım için üzülüyor ve utanıyorum. Ne olursa olsun o bir insan ve sevenleri var. Benim insana verdiğim değer bu değil. Kim olursa olsun çocuklarımın dedesiydi o. Kendisi kabul etmese bile. Firuze hanım öne doğru eğildi: - O zaman çocuklarının dedesine ne yapman gerekiyorsa onu yap. Bırak o kabul etmiş olsun veya etmemiş olsun. Bu davranışın sorumlusu sen değilsin. Feryal kaşlarını kaldırdı: - İşte burada yanıldınız. O, o çocukların annesi ben olduğum için onları kabul etmedi! > DEVAMI YARIN