"Keşke hep burada yaşasam"

A -
A +

Salı gecesi nedense hiç uyumadı Cüneyt. Ertesi günkü pikniğin heyecanı sarmıştı her yerini. Cumartesiden o güne kadar hemen her gün gitmişlerdi Saadet'in çalıştığı kahveye. Ama genç kız işinin yoğunluğundan fazla ilgilenememişti onlarla. Fakat Cüneyt'in bakışlarını üzerinde hissetmişti hep. O sabah erkenden kalkıp giyindi Cüneyt. Herkesten önce kalkmıştı. Bahçeye çıkıp biraz dolaştı. Mis gibi deniz kokusu geliyordu burnuna. Buraya gelmekle ne kadar iyi ettiğini düşünüyordu durmadan. Öylesine rahatlamıştı ve öylesine huzurla dolmuştu ki, "keşke hep burada yaşasam" diye düşünmeye başlamıştı. Ersin ve Tülay da kalktılar. Güle oynaya hazırlandılar. Akşamdan her şeyi tamamlayıp piknik sepetini koymuştu Nazan Hanım mutfağa. Çeşitli sandöviçler yapmış, domates, salatalık yıkayıp koymuştu. Tülay hemen çayı demleyip termosa doldurdu. Saadet'le kahvehanenin önünde buluşacaklardı. İşleri bitince arabayı çıkardı Ersin: - Haydi baylar bayanlar, atlayın benim son model arabama. Gidiyoruz... Kahvehanenin önüne geldikleri zaman Saadet'in beklediğini gördüler. Genç kız son derece zarif ve sade görünüyordu. Tülay'ın yanına, arkaya oturdu. - Herkese günaydın... Tülay'la öpüştüler. Elinde oldukça büyük bir torba vardı. Tülay dayanamadı: - Ne var bunun içinde kız? - Gevrek aldım fırından, bir de poğaça... Tahinli pide... Ersin bastı kahkahayı: - Kızım abartmışsın, kim yiyecek bu kadar şeyi? O sırada Cüneyt'in sesi duyuldu kararlı bir şekilde: - Ben! Kısa süren bir şaşkınlık sonrası kahkahalar patladı. O kadar ciddi bir şekilde söylemişti ki Cüneyt bu kelimeyi kimse beklemiyordu... Yeni Foça ile Eski Foça arasında sahilde bir yer buldular. Müthiş bir manzarası vardı. Hemen örtüler yayıldı, domatesler doğrandı, sofra hazırlandı. Güle oynaya başladılar kahvaltıya. Daha sonra denize gireceklerdi. Yemek boyunca olur olmaz her şeye güldüler. Çok eğleniyorlardı. Saadet hayatında ilk defa arkadaşlarıyla birlikte bir yere gitmişti. Nasıl davranacağını bilmiyor çekiniyordu. Cüneyt'in yanına yaklaştığını hissedince tedirginliği iyice arttı: - Saadet, huzursuz gibisin! - Yok değilim, çok memnunum halimden, o kadar eğleniyorum ki... Hele sizin okul anılarınıza bayıldım. Cüneyt bir şeyler öğrenmek amacıyla sormaya başladı: - Sen nereye kadar okudun? - Ben liseyi bitirdim. Üniversiteye gidemedim. Olmadı, çok isterdim ama... Genç adam gülümsedi: - Fazla bir şey kaybetmiş sayılmazsın. İnsanın tahsili kadar iradesi ve planları önemli. Böyle de ayaklarının üzerinde durabiliyorsan mesele yok. Çok da önemli değil üniversite... Saadet gözlerini kısarak baktı genç adama. Göz göze geldiler... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.