Kimse bilmiyordu yüreğindeki yangını

A -
A +

Islak yolda, su birikintilerine basmamaya dikkat ederek yürüyordu Ahmet. Gece çok fazla yağmur yağmıştı. Her yer su içindeydi. Hava hâlâ kapalı ve boğucuydu. Kasım ayında olağandı böyle şeyler yurdun kuzey bölgesinde. Zonguldak her zaman bol yağmur alan bir kentti. Ara sokaklardan birine girdi genç adam. Adımlarını biraz daha hızlandırarak yürümeye devam etti sokak boyunca. Askerliğini yeni tamamlamıştı. Neredeyse bir ay olmuştu döneli. Liseyi bitirmiş, hemen ardından da vatani görevine gitmişti. Ama askere giderken yüreğini memleketinde bırakmıştı. Çocukluk aşkıydı Elmas. İlkokulda birlikte okumuşlar, daha sonra arkadaşlıkları devam edip gitmişti. Elmas'ı ilkokuldan sonra okutmamıştı babası. Ama bu Ahmet'le yaşadığı sevgiye engel olamamıştı. Onlar yine görüşmeye devam etmişler, bir çocukluk sevdası olarak başlayan aşkları zaman içinde iyice köklenerek büyümüş, yüreklerini başka sevgilere kapamıştı her ikisi de. Onlarca görücü gelmişti Elmas'a Ahmet askerdeyken. Hepsini geri çevirmişti genç kız. Kimse bilmiyordu yüreğindeki yangının sahibini. O, sabırla ve mücadele ederek bekliyordu biricik sevdalısını. Nihayet o hasret günleri sona erip Ahmet memlekete dönünce biraz daha ferahlamıştı her ikisi de. Bundan sonra sıra Ahmet'teydi artık. Anasını alıp gelecek ve Elmas'ı isteyecekti. Ahmet uzun boylu bir gençti. İnce yapılı, koyu kumral tenli, yeşil gözlü delikanlının kemikli ve sert hatlı bir yüzü ve büyük bir burnu vardı. Çenesi sivriydi. Gözlerindeki tedirgin bakışlar insanda garip bir huzursuzluk oluşturuyordu. Büyük elleri uzun parmakları vardı. Saatine baktı delikanlı. Sokağın sonuna gelmişti. Sokağı kesen derenin kenarındaki duvara dayandı. Gözleri küçülmüştü beklerken. İfadesinde her zaman var olan tedirginlik had safhadaydı. Birkaç dakika sonra genç adamın geldiği sokakta beliren genç bir kız aynen onun gibi telaşlı adımlarla yaklaşıyordu. Ahmet'in yüzüne bir gülümseme yayıldı. Elmas hızlı adımlarla yaklaştı genç adama: "Çok oldu mu geleli?" diye sordu. - Yok canım, sadece birkaç dakika. Birbirlerine gülümsediler. Elmas huzursuzdu. Etrafına baktı kaçamak gözlerle: - Çok kalamam Ahmet. Zor izin aldım anamdan. Biri görürse duman olur halim. - Ne olacak halimiz be Elmas'ım? Zamanıdır demeni bekliyorum kaç gündür. Alıp geleceğim anamı. Gerekirse yalvaracağım babana. Bak Samim ustayla konuştum. "Hele biraz dinlen, gelip başlarsın işe benim atölyede" dedi geçende. Şu işi hayırlısıyla bir halletsek... Elmas narin bir kızdı. Omuzlarına kadar dökülen saçlarını açık mavi renkli bir örtüyle kapatmıştı. İri gözleri ve uzun kirpikleri ela gözlerini süslüyordu. Minicik bir burnu ve ağzı vardı. Fazla uzun sayılmazdı. Ahmet'in çenesine geliyordu boyunun uzunluğu. Bakışlarında daimi bir hüzün var gibiydi. İçini çekti: - Ben istemez miyim Ahmet! Ben de bunca zamandır seni bekledim. Anam babam ne diyecek bilmiyorum. Babamı tanıyorsun. Ne zaman nasıl davranacağı belli değildir. Hele bir anneme çıtlatayım bir ara. - Acele et o zaman bir tanem... Acele et. Bunca zaman bekledik, artık sabır taştı... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.