Zekiye Hanımın yüzünde memnuniyet ifadesi belirivermişti. İnce dudakları sevinçle kıvrıldı: - Canım oğlum benim. Doğruyu göreceğini biliyordum. Ben de senden bunu beklerdim zaten. Şimdi senin için harcadığım emeklerin boşa gitmediğini gördüm işte. Faruk gülümsedi. Eliyle karnını tuttu: - Babam ne zaman gelecek? Çok acıktım ben... Nihal kendisini oldukça yorgun hissediyordu. Biraz önce gitmişti Aysel. Arkadaşıyla problemlerini paylaşmak, ona içindeki en büyük sıkıntıyı anlatmak nispeten de olsa rahatlatmıştı ama yine de ne yapacağını bilememek hem bedenen hem de fikren yoruyordu genç kadını. Bir şeyler atıştırmak için mutfağa girdi ama iştahı yoktu. Aysel'e ikram ettiği bisküvilerden bir tane alıp ağzına attı. Lokmalar büyüyordu sanki ağzının içinde. Faruk'u düşündü: "Bilmiyorum nasıl karşılayacaksın Faruk? Aysel haklı, bunu seninle paylaşmalıyım ama korkuyorum... Neden korktuğumu bilmeden çok korkuyorum. Senden ayrılmaktan, beni bırakıp gitmenden korkuyorum. Seni zorla yanımda tutmak istemiyorum Faruk. Beynim her şeyi sana anlatmam gerektiğini söylerken duygularım "asla" diye haykırıyor. Allah'ım bana yardım et!.." Bir çıkış yolu bulmak zorundaydı. Eğer kimseye bir şey söylemezse birkaç ay sonra bu evde oturamazdı. Bu mahallede barınamazdı. Evet dinen Faruk kocasıydı fakat, resmi bir bağ olmayınca kimseye hamileliğinin sebebini de izah edemezdi ki!.. İşini de kaybedebilirdi. Hiç kimsesi yoktu. Kimsenin yanına sığınamazdı. Kimseden yardım isteyemezdi. Duygularını bir kenara bırakıp aklının sesini dinlemek zorundaydı. "Eğer Faruk bu bebeği istemezse..." Bu soruyu yüksek sesle sormuştu kendi kendine. İrkildi... "O zaman.... İmkânı yok buna izin veremem. Canımdan can kopartamam..." Kötü düşünceleri kafasından kovalamak istermiş gibi silkelendi. Faruk iyi kalpli, sevgi dolu bir insandı. Asla böyle bir şey yapmayacağını düşünmeye çalışıyor, buna inanmak istiyordu. Korkularının nedenleri ortaya çıkıyordu artık. "Ya beni suçlar ve başının çaresine bak!" derse? Yüreğinde yaşattığı, inandığı, sonuna kadar güvendiği bir insandan gelebilecek en kötü cevap olurdu bu... Çelişkiler içinde koltuğuna büzüldü. Yalnız ve karanlık gecelerden biri daha başlamıştı işte. Anneciği öldüğünden beri bütün geceleri böyle yapayalnızdı. İlk zamanlarda büyük bunalımlar içinde kalmıştı. Hayatının geri gelmesine neden olan tek şey Faruk'tu. Onun sevgisi, onun ilgisi içinde bulunduğu kaostan çekip çıkarmıştı Nihal'i. Birisine inanmak, güvenmek ihtiyacı ile dört elle sarılmıştı Faruk'a. O da sevgiyle, şefkatle yaklaşmış, kararmış dünyasında bir ışık yakmıştı. Onun yanındayken hiçbir şeyi umursamıyordu. Hayata daha güvenle bakıyor, geleceğin güzel olacağına inanıyordu. Ama ya geceler!.. Geceleri bu küçücük, rutubet kokan viranede yalnız başına kaldığı zaman bütün korkuları geri geliyor, Faruk'un durumuyla kendisininkini kıyaslıyor ve işin içinden çıkamıyordu. Hele genç adamın ailesinin karşı çıkışlarını öğrendiği zaman umutsuzluğu yüzeye çıkıyor ve imkansızlıkları daha net görebiliyordu. > DEVAMI YARIN