Patron yavaşça İtalyan stili yemek masasına doğru ilerledi. Masada mükellef bir kahvaltı tepsisi duruyordu. Özenli hareketlerle tepsinin yanında duran bembeyaz peçeteyi alıp boynuna sıkıştırdı. Kapının yanında bekleyen siyah elbiseli, beyaz önlüklü genç hizmetçi kız adeta koşar adımlarla gelip masanın üzerinde duran gümüş çaydanlıktan patronun bardağına çay doldurdu. Patron keyifle çayını karıştırıp bir dilim ekmek alarak biraz yağ sürdü ve büyükçe bir parça peynirle birlikte ağzına attı: - Satacağın her mal için yüzde on alacaksın. Ne kadar çok satarsan senin için o kadar büyük kazanç olur. Tabii malı pazarlamak da çok önemli. Kaz gelecek yerden tavuğu esirgemeyeceksin. İcap ederse malı tanıtmak ve alıştırmak için önceleri bedava bile verebilirsin. Zaten bir veya iki kere kullanmaları yeterli. Sonrasında peşinden koşarlar. Geri kalan püf noktalarını, inceliklerini Turgut sana anlatır. Başka bir şey yok sanıyorum. Bir problemin olursa, yakalanacak falan olursan asla konuşmayacaksın. Beni hiç görmedin, bilmiyorsun, tanımıyorsun. Merak etme öyle bir terslik bile olsa bizim himayemizdesin. Sana bir şey olmaz. Biz elemanlarımızı kolay harcamayız. Şimdi sana gerekli miktarda mal verilecek. Bu sadece deneme amaçlı. Yanında bekleyen zayıf gence döndü: - Yalçın, biraz para ver arkadaşa... Yalçın hemen koşarak içeriye gitti. Biraz sonra elinde bir banknot destesiyle birlikte döndü. Sermet'in heyecandan dili damağı kurumuştu. Banknot destesini uzattı genç adam: - Buyurun... Korkarak aldı Sermet. Yüreği fırlayacakmış gibi atıyordu. Turgut'un söyledikleri demek ki doğruydu. Kısa zamanda çok zengin olacaktı. Yüzünde memnun bir ifade ile sırıttı: - Sağ ol ağam... Sen hiç merak etme! Adam başını salladı: - Tamam, gidebilirsiniz. Turgut, malı dışarıdan alın. Birkaç gün birlikte çıkın. Turgut yılışık bir tavırla sırıttı: - Merak etme patron, ben gerekeni yaparım... Patron gözlerini kıstı: - Sen de git dışarıdan komisyonunu al... - Sağ ol patron. İki adam dışarı çıktılar. Sermet göğüs cebine koyduğu banknotların sıcaklığının bütün vücuduna yayılışı ve bundan duyduğu rehaveti içine sindirmek istermiş gibi gevşemişti. Birkaç dakika sonra bahçedeydiler. Sermet hayretini gizleyemedi: - Vay canına... Patron çok iyi bir adam, çok zengin be birader.... Turgut gülümsedi alaycı bir tavırla: - Bundan da büyük olan patronlar var ama biz onları asla görmeyiz ve bilmeyiz. Kim oldukları gizlidir. Demiştim sana bu işte çok para var... Yeter ki gözünü aç. Gel, şimdi çalışacağımız mekana gidelim, biraz iş yapalım. Sen de tecrübe sahibi olursun hem... Keyif içinde yürüdüler. İkisi de ceplerindeki banknotların verdiği haz içinde keyifle gülümsüyorlardı... > DEVAMI YARIN