Hastane odası aydınlıktı. Ozan acil servisten yukarı kata çıkartılmış, iki kişilik bir odaya alınmıştı. Yandaki yatak boştu. Delikanlı ağrılar içindeydi. Sol gözü tamamen kapanmış, yüzünün her tarafı inanılmaz derecede şişmişti. Başı sarılıydı. Kolunda serum vardı. Münevver Hanım getirdiği eşyaları oğlunun başucundaki komodine yerleştirdi. Kadıncağız sanki on yaş çökmüştü. Sabah polislere ifade verilmişti. Ozan ifadesinde kendisine saldıran kişileri tanımadığını bildirmişti. Soruşturma devam ediyordu. Ozan kısık bir sesle su istedi annesinden. Münevver Hanım oğluna su içirirken kapı açıldı. Haluk, Aylin ve Zeynep telaşla içeri girdiler. Zeynep Ozan'ın yüzünü görünce bir çığlık attı ve kapıya tutundu. Aylin daha serinkanlıydı. Hemen Münevver Hanıma yaklaştı: - Teyzeciğim ben Aylin, çok geçmiş olsun. - Allah razı olsun kızım... Başımıza gelenlere bak!.. Ne istediler benim oğlumdan, ne hale getirdiler benim yavrumu, insafsızlar, hiç mi vicdan yok bunlarda? Ozan gülümsemeye çalıştı arkadaşlarına. Haluk şakayla bağırdı: - Oğlum bu ne hal, çarkın dönmüş yahu? İki tane sen de yapıştıramadın mı? Kim bu serseriler? Ozan güçlükle konuşuyordu: - Ne bileyim ben abi! Ne olduğumu anlamadım ki!.. Zeynep toparlanmaya çalışarak yaklaştı Ozan'ın yatağına. İki genç sevgiyle baktılar birbirine. Münevver Hanım bu yeşil gözlü zarif genç kızın kim olduğunu hemen anlamıştı. Zeynep kadına döndü: - Çok geçmiş olsun efendim.. Ben Zeynep! - Sağ ol güzel kızım, seninle başka şartlarda tanışmak için hazırlanıyordum ama kısmete bak işte... Zeynep kadının elini öptü. Sonra Ozan'a döndü: - Nasılsın? Ozan gülümsedi: - Gördüğün gibi, iyiyim dersem şimdi güleceksiniz... Hepsi gülüştüler... Odanın havası değişivermişti. Zeynep: - Çok ıstırabın var mı? Başını güçlükle iki yana salladı genç adam: - Çok değil, yüzüm biraz zonkluyor o kadar. Haluk hayretle bağırdı: - Herifler yüzüne çalışmışlar yahu... Aylin Haluk'un sırtına hafif bir yumruk attı: - Lafa bak şimdi! Ay bu çocuk beni öldürecek... Tekrar gülüştüler. Zeynep ağlamaklı bir şekilde bakıyordu Ozan'ın yüzüne. Gözleri sorularla doluydu. Bunu yapanların kim olduğunu ikisi de biliyorlar, gözleriyle konuşmaya çalışıyorlardı. Ozan fısıldadı: - Sıkma canını... Kısa zamanda kalkarım... Genç kız öfkeyle ıstırap karışımı bir ses tonuyla aynen Ozan gibi fısıldayarak cevap verdi: - Bunun bedelini ödeyecek. Hem de hiç ummadığı bir şekilde!.. > DEVAMI YARIN