Bir an dünyanın fırıldak gibi döndüğünü sandı Sena. Koltuğun kenarına tutunmasaydı, oturduğu yerden yere düşecekti. Nefesi kesilmiş, kelimeler boğazında görünmeyen bir engele takılıp kalmıştı sanki. Dehşet içinde açılmış gözleri sabit bir şekilde Feraye Hanımın yüzüne takılmış kalmıştı. - Evet Sena. Kader... Bu nasıl bir rastlantıdır ki o senin kızın. Burhan bunu öğrenmiş, gidip babasıyla konuşmuş, o da kızına Sinan'dan uzak durmasını söylemiş. Kızcağız da bir şey bilmediği için babasının bu tavrına şaşırmış. Ama maalesef gerçek bu. Burhan seni kaybetmek korkusu yaşıyor, eski eşin de kızını kaybetmek korkusu yaşıyor sanırım. Sena'nın gözlerinden iki damla yaş süzüldü: - Yasemin biliyor mu artık? Kızım biliyor mu her şeyi? Feraye Hanım endişe ile baktı gelinine. Onun yüzünün ifadesi ürkütmüştü yaşlı kadını. Sena bembeyazdı. Gözlerinden bilinçsizce yaşlar süzülüyor, dudakları titriyor, gözleri acı içinde bakıyordu. - Evet yavrum, o biliyor her şeyi. - Benden nefret ediyor değil mi? Feraye Hanım başını iki yana salladı: - Sanmıyorum. Kırgınlığı olduğu muhakkak. Ama sanmıyorum nefret olduğunu. Bir anne sevgisine hasret kalmış. Doğal olarak bazı sorgulamaları yapacaktır Sena. Bunlara hazırlıklı olman gerekir kızım. Ben dilim döndüğünce anlatmaya çalıştım. Ama Yasemin babasını düşünüyor. Onu kıramayacağını, onu asla üzemeyeceğini söylüyor. Elleriyle yüzünü kapattı Sena. Birkaç dakikalık hıçkırıktan sonra dudaklarını ısırarak başını kaldırdı: - Nasıl anne? Büyümüş değil mi? Güzel mi? - Hem de çok güzel Sena. Gözleri sana benziyor. Her şeyden önce eski eşini tebrik etmek gerekir. Öyle hanım, öyle terbiyeli bir kız yetiştirmiş ki... Sena kararlı bir şekilde ayağa kalktı: - Ben... Ben bir karar vermek zorundayım... HHH Şeref faturaları dikkatle inceledikten sonra hepsini dosyalayarak çekmeceye kaldırdı. Arkasına yaslanarak mutfağa doğru seslendi: - Mustafa hadi aslanım, bir kahve yap bana bakayım... Tam bu sırada lokantanın önünde bir taksi durdu. Gözlerini kısarak baktı Şeref. Bu zamanda, hele bu saatte kimse gelmezdi. Taksiden inen karaltıyı seçmeye çalışıyordu. Son iki senedir ne yakını, ne de uzağı sağlıklı göremez olmuştu. Karaltı yaklaştıkça bunun bir bayan olduğunu anladı. İçinde heyecanlı bir tedirginlik duydu bir anda. Ayağa kalktı. Gelen konuk lokantanın kapısından içeri girdi. Krem rengi bir döpiyes giymiş, hoş bir hanımdı. Şeref biraz daha dikkatli bakmaya çalışırken kadın tam karşısında durdu adamın. - Merhaba Şeref. Şeref masaya tutundu. Dudaklarını ısırdı. Dişlerinin arasından fısıldadı karşısındaki kadının ismini: - Sena! - Evet Şeref benim. Adam şaşırmıştı. Bir an için muhakemesini işletip nasıl davranması gerektiğine karar verememişti. Kekeledi: - Sen... Sen ne arıyorsun burada? - Kızımız için konuşmaya geldim Şeref. Sanırım buna hâlâ hakkım var... > DEVAMI YARIN