Şeref yıllardır acısını içinde yaşattığı, duyduğu nefretin, öfkenin yanı sıra özlemini de taşıdığı, hayatının her anında beyninde, yüreğinde var olan insanı yıllar sonra birdenbire karşısında görmekten duyduğu kargaşayı gözlerine yansıtmıştı. Şaşkın, kararsız, öfkeli bakışlarını Sena'ya dikmiş öylece bakıyordu. Sena derin bir nefes aldı: - Konuşmayacak mısın benimle? Şeref başını çevirdi küs bir çocuk gibi: - Konuşacak hiçbir şeyimiz yok ki seninle... - Yapma böyle Şeref. Ne yaşandıysa yaşandı ama bir kızımız var ve şu anda söz konusu olan onun mutluluğu... Her şeyi biliyorum. Sinan'la evlenmesine sırf ben ortada olduğum için karşısın. - Yasemin Sinan'la evlenemez. Değil evlenmek bu saatten sonra arkadaş bile olamazlar. Sena masalardan birinden bir sandalye çekti. Çantasını masaya koyarak içinden bir sigara alıp yaktı. - Neden Şeref? Biz kendi hatalarımızın bedelini evlatlarımıza mı ödeteceğiz? Şeref dişlerini sıktı: - Benim hatam ne söyler misin? Bizi terk edip giden sensin. Kızını annesiz bırakan sensin. Hem sanıyor musun ki Yasemin böyle bir evliliği kabul edecek? Senin yüzünü bile görmek istemiyor o! Sena sigarasından bir nefes çekip arkasına dayandı: - Senden çekiniyor Şeref. Belki de gerçekten dediğin gibi beni istemiyor. Ben razıyım. O yeter ki mutlu olsun. Çocuklar birbirlerini seviyorlar. Senin de telkinlerinle daha sağlıklı düşünecektir. Şeref bakışlarını kaçırıyordu Sena'dan: - Benim kızım kimseyi sevmiyor. Onun hayatını mahvetmekten vazgeç artık. Çık bizim yaşantımızdan yıllar önce çıkıp gittiğin gibi. Sena ayağa kalktı: - Son sözün bu mu Şeref? Bizim yaşadıklarımızın ceremesini çocuklarımız çekecek. Kin ve nefreti kızımıza aşılamaktan çekinmemişsin. Sana kızmıyorum ama. Kızmaya hakkım yok çünkü. Ben yıllar öncesinin bedelini kızıma hasret kalarak ödedim. Ama bak ne güzel bir evlat yetiştirmişsin. Teşekkür ederim sana. Ben seninle kalsaydım inan ki bu çocuk bu kadar sağlıklı, böyle mükemmel olamazdı. Huzursuz bir ortamda ne kadar ne olur ki insan? Her şeyde bir hayır vardır Şeref. Adam adeta inledi bu sözler üzerine: - Yasemin daha sağlıklı yetişti, sen mutlu oldun, aradığın şeylere kavuştun, ya ben! Ben ne oldum? Sena yutkundu. Bu soruya verecek bir cevabı yoktu çünkü. Önüne baktı. Başını iki yana salladı: - Ne desen haklısın Şeref. Keşke bir şekilde telafi edebilseydim. Suçluyum, Ama eğer bir ceza vereceksen bana ver Şeref, kızımıza değil. Şeref başını kaldırıp ilk defa Sena'nın gözlerinin içine baktı. Yıllar onu da yıpratmıştı... *** Sinan hastahanenin koridorunda hızlı adımlarla yürürken gözleri de dikkatle etrafını araştırıyordu. Nihayet büyük amfinin önünde gördü Yasemin'i. Hemen adımlarını sıklaştırdı: - Yasemin! Genç kız kendi adını duyunca gayri ihtiyari başını çevirdi. Sinan'ın yakışıklı yüzünü görünce içinde sanki bir şey eridi. Heyecanla inledi: - Sinan! Burada ne işin var? DEVAMI YARIN