Hülya kaşları çatılmış bir şekilde kendisini dinleyen kocasının yüzüne baktı: - İşte durum bu Ahmet! Ben ne diyeceğimi şaşırdım. Benim karşıma bizim evliliğimizi örnek olarak getirince diyecek inandırıcı, ikna edici bir şey bulamadım. Ahmet sarsılmıştı. Başını iki yana salladı: - Böyle bir şey olamaz. Ben kızımı böyle bir aileye veremem. Her şeyden önce itibarımız, belli bir düzeyimiz var. Onun almış olduğu bir aile eğitimi var. Bir yetişme tarzı var. Her şeyden önce bizim ailemizin bir itibarı var. Bu sözlerden sonra karı-koca arasında bir sessizlik oldu. Hülya yan gözle baktı eşine. Ahmet'in bakışları donuklaşmıştı. Kendisini haklı çıkartmak için söylenmeye devam etti: - Evet biz evlendik. Benim de senin ailenle aramda korkunç bir sosyal uçurum vardı ama bu bir yerde karşılıklı güven meselesiydi. Bana senden önce baban güvenmişti. Baban beni senden önce kabullenmişti. Bense bu genci tanımıyorum. Kimdir, nasıl bir insandır bilmiyorum. Asla böyle bir şeye izin veremem. Hülya tedirgin bir şekilde mırıldandı: - Yine de düşünerek hareket etmeliyiz Ahmet, bu yaşta hele duygusal konularda gençlere söz anlatmak çok kolay değildir. Biliyorsun onlar için kararları her şeyin üzerinde ve en doğruyu onlar biliyorlar. Yanlış bir şey yapmasından, bizden uzaklaşmasından korkarım. Ahmet sıkıntıyla kalktı ayağa. Odanın içinde ileri geri yürüdü birkaç sefer. - Nazlı'yla konuşmak istiyorum Hülya! Kadın irkildi: - Yapma Ahmet, biraz zaman gerekli bize. Yapacağın en doğru şey bu genci araştırmak olmalı şimdiki durumda. Fevri hareket edersek yanlış yaparız. Ahmet ne yapacağını şaşırmış bir durumdaydı. Kızı için planlar kuruyor, onun istikbali için kafasında mükemmel düşünceler besliyordu. Şimdi ne idüğü belirsiz bir adam uğruna bütün bu planlardan, istikbale ait düşüncelerden vazgeçmek, kızının hayatını kendisinin tasvip etmediği bir belirsizliğe atmak asla kabul edemeyeceği bir şeydi. Bugüne kadar Nazlı'yla olan ilişkileri tam bir sevecenlik ve hoşgörü içinde süregelmişti. Kızını Hülya'nın bütün şikayetlerine rağmen şımartmış, onun bir dediğini iki etmemişti. Ona karşı bir kez olsun yüksek sesle bile konuşmamıştı. Ama bu konuda şimdiye kadar göstermediği sertlikte bir tepki vermekten kaçınmayacağını hissediyordu. Kafası Allak bullak olmuştu. Beklemediği, başına geleceğine ihtimal dahi veremediği bir durumla karşı karşıyaydı. Hülya kocasının huzursuzluğunun had safhada olduğunu anlayarak ayağa kalkıp onun yanına geldi: - Sakin ol Ahmet. Anne ve baba olarak en doğrusu neyse onu yapmak zorundayız. Bunun için de sabırlı olmamız lazım. Ahmet başını salladı: - Haklısın Hülya'm... Ben hemen yarın bu gencin ne olduğunu araştıracağım. Bu işi oluruna bırakamayız. Hülya kocasının omzuna yaslandı: - Hakkında hayırlısı Ahmet. Kızımızın mutlu bir hayat sürmesi için her şeyi yapacağını biliyorum. > DEVAMI YARIN