Muhittin Çelik sabah her zaman olduğu gibi erkenden kalkmıştı. Yıllardır değişmeyen bir şekilde eşofmanlarını giyip yürüyüşe çıkmış, kırk beş dakikalık bir yürüyüşten sonra yorulmuş ama; sağlıklı bir şekilde evine gelip doğruca duşa girmişti. Leman Hanım ise kahvaltıyı hazırlamaktaydı. Çok geçmeden Muhittin Bey de tıraşını olmuş, parfümlerini sürmüş ve güzelce giyinmiş olarak mutfak kapısında göründü: - Hanım, mis gibi domates salatalık kokuyor biliyor musun? Leman Hanım dudak büktü: - Eskisi gibi değil artık domatesler, benim gençliğimde bıçağı vurdun mu şırıl şırıl suları akardı, kan kırmızıydı rengi. Bunlar öyle değil. Muhittin Bey gülümseyerek oturdu sofraya. Kızarmış ekmeklerden birini aldı: - Alev neler anlatıyor? Leman Hanım gülümsedi: - Ayol bütün gece konuştuk ya? Omuzlarını kaldırdı adam: - Olsun, kızımdan bahsetmek hoşuma gidiyor. Memnun mu hayatından? Nasıl görünüyordu? Leman Hanım çayları koymuştu. Kocasının karşısındaki sandalyeye oturdu: - İyiydi. Ama ben bir tedirginlik sezdim. Acelesi varmış gibi, hele akşama doğru iyice tedirginleşti. Birkaç kere sordum "Neyin var kızım" diye ama hep geçiştirdi. Zaten bir şeyi olsa da söylemez, biliyorsun. Muhittin Bey dalgın bir şekilde kafasını salladı: - Söylemez hanım söylemez. O adamla mutlu olmayacak benim kızım. Ama bizden çekindiği için de hiçbir şey söylemeyecek. Keşke yanılsam ama bu mümkün değil. Ben o adamı tanıdım Leman. Kanım kaynamadı, içim almadı. Damadım diyemiyorum bir türlü. Ben de ondan, o da benden nefret ediyoruz. Ne kötü. Leman Hanım omuzlarını kaldırdı: - Bu kadar da tepkili olma bana kalırsa, ben de sevmiyorum; ama kızımın hatırı için katlanmaya çalışıyorum. Nefret etmek ağır bir ifade Muhittin Bey. Kolay hazmedilmez. Adam başını salladı: - Ben de hazmedemiyorum zaten. Alev bunu nasıl yaptı akıl erdirebilmiş değilim. Bir türlü kabullenemiyorum. Leman Hanım ayağa kalkmıştı. Kocasının omzunu okşadı: - Boş ver bunları artık. Olan oldu. Onlar evli. Allah geçim versin, kızımız mutlu olsun. Muhittin Bey gözleri masaya dikili bir şekilde mırıldandı: - Keşke, ama mutlu olamaz ki, adım gibi biliyorum... DEVAMI YARIN