Cevdet Bey gazetesini katlayıp masanın üzerine bıraktı ve porselen çay fincanını alarak bir yudum çay içtikten sonra tam karşısında oturan karısı Kamuran Hanıma gülümsedi: -Bakıyorum kızın olmayınca iştahın da olmuyor... Kamuran Hanım yüzünü buruşturdu: - Canım istemiyor, kızımla bir ilgisi yok. Boyalı sarıya yakın kumral saçlarını toplamıştı. Üzerindeki gül kurusu renkli saten sabahlığı saçlarıyla çok hoş bir uyum sağlamıştı. Yaşı ellinin üzerinde olmasına rağmen hâlâ çok güzel bir kadındı. Biçimli dudakları, minik burnu ve aynı Bahar'ın göz rengine benzeyen yeşil gözleri ile görenlerin hayranlığını kazandıracak bir güzelliğe sahipti. Otuz yıllık evliydi Cevdet Beyle. Evlendikten sonra bir süre çocuk sahibi olamamışlar, tam sekiz yıl sonra bir müjde olarak girmişti hayatlarına Bahar. Kamuran Hanımın ailesinden gelen bir serveti vardı. Babası Eskişehir'in köklü ailelerinden birinden geliyordu ve ticaret hayatında fevkalade başarılı olmuş bir adamdı. Cevdet Beyle görücü usulü evlenmişti ve yaptığı bu evlilikten de hayatının hiçbir safhasında asla pişman olmamıştı. Cevdet Bey Kamuran Hanıma babasından kalan serveti çok güzel idare etmiş, onu onlarca defa katlayarak bugünlere getirmişti. Özellikle son on yıldır işleri büyüdükçe büyümüş, büyük bir holding sahibi olmuşlardı. Yaklaşık altı sene önce de Çamlıca'nın Boğaz'ı ayaklar altına alan müthiş bir manzaraya sahip mevkiinde oturdukları muhteşem villayı yaptırmışlardı. Yaklaşık altı yüz dönümlük bir arazinin içine yapılan bu villa en ufak ayrıntısına kadar Kamuran Hanımın zevkine göre inşa edilmiş ve döşenmişti. Yanlarında dört hizmetkâr çalışıyordu. Evin neredeyse her türlü işinden sorumlu olan Emine Hanım, Emine Hanımın kocası Mustafa, bahçıvan Kazım, bir de ayak işlerine bakan Şengül... Kamuran Hanım istemeyerek bir lokma attı ağzına kahvaltılıklardan: - Dün konuştun mu Bahar'la? Ne zaman dönecekler? Cevdet Bey kaşlarını kaldırdı. Geniş yüzlü bir adamdı. Hafif kırlaşmış saçları, siyah gözleri ve sert, kemikli bir yüz yapısı vardı: - Konuştum. On gün kadar kalacaklarmış. Hayatlarından memnun ikisi de. Çok eğleniyorlarmış. Keyifleri yerinde anlayacağın. Kamuran Hanım düşünceli bir şekilde başını iki yana salladı: - Bizim zamanımızda bir genç kızın tek başına tatile gitmesi diye bir şey asla mümkün olmazdı... Ne tuhaf! Cevdet Bey ağzındaki lokmayı yuttuktan sonra tekrar gülümsedi karısına: - Sen kızını merat etme. Ben onunla ilgili her şeyin haberini alıyorum. Gözüm üzerinde!.. > DEVAMI YARIN