Bahar şaşkın gözlerle baktı babasına. Bir an için neler olup bittiğini anlayamamıştı. Babasının sözleri kulaklarında çınlıyordu. Silkelendi: - Ne dedin baba? Ne, anlamadım! Cevdet Bey sakin bir şekilde gülümsedi müstehzi bir tavırla: - Söylediğimi son derece açık ve net söyledim. Bu parayı ve daha fazlasını bile veririm ama bir tek ondan ayrılman şartıyla. Onu hayatından çıkartman şartıyla... Bahar dudaklarını ısırdı. Demek ki yanlış duymamıştı: - Baba, ben Nejat'ı seviyorum, böyle bir şeyi nasıl istersin benden? Omuzlarını silkti adam: - Sen bilirsin o zaman... Arkasını dönüp kendilerini meseleye hiç karışmadan oturduğu koltuktan dinleyen karısının yanına yürüdü. Bahar haykırdı: - Bu haksızlık, bunu yapamazsınız... Cevdet Bey kızına döndü: - Bak Bahar, benim verdiğim kararlardan asla dönmediğimi bilen birisin sen. Tek şartım bu. Başka hiçbir şey konuşmak istemiyorum bu konuda... Bahar ağlamaya başlamıştı. Ani bir hareketle atıldı ve babasının önünde diz çöktü: - Yapma baba, Allah'ını seversen yapma, beni düşün, benim mutluluğumu düşün bir kerecik ne olur, beni kocamdan ayırma, yalvarırım. O daha çok genç, aslan gibi, onu tekerlekli sandalyeye mahkûm etme. Cevdet Bey acımasız bir tavırla baktı kızına: - Ben mahkûm etmedim onu. Yardım etme de demiyorum sadece şartımı söyledim. Sevgi fedakârlık istiyorsa ve sen de söylediğin gibi çok seviyorsan bu şartıma uyarsın. Bu konuda başka hiçbir şey duymak istemiyorum. Konu kapanmıştır. Düşün ve kararını ver. Bahar çaresiz, kolları iki yanına düşmüş bir şekilde annesine baktı ama Kamuran Hanımın tavrında da kocasının tavrından farklı bir şey yoktu. Bitkin bir şekilde adeta sürüklenerek çıktı salondan. Bu parayı bulması mümkün değildi. Beyni uğulduyordu. Bütün bu olanları Nejat'a söylese asla kabul etmeyeceğini biliyordu. Ömür boyu tekerlekli sandalyede kalır ve asla bunu kabullenmezdi. Ayrıca biliyordu ki Nejat durumu öğrenince kendi elleriyle bu ilişkiye son verecekti. Tek çaresi vardı. Hiçbir şeyi Nejat'a belli etmeden onun tedavisi için gereken parayı babasından alıp bu tedaviyi gerçekleştirmek ve sanki kendi isteğiymiş gibi Nejat'la ilişkisini bitirmek. Yüksek sesle konuştu kendi kendine: - Hiç olmazsa o hayatının kalan kısmında düzgün yaşasın, sakat kalmasın. Ben olmasam da olur. Onun mutlu olması, rahat olması bana yeter! - Canım Bahar'ım, artık kurtuluyorum hastaneden. Bu gün taburcu oluyorum. Bahar hiçbir şey belli etmemeye çalışarak gülümsedi: - Duydum hayatım, doktorla karşılaştım. Şimdi muameleler bitince bizi odasında bekliyor. Ama önce ben Özlem'e telefon edip haber vereyim. Sonra da senin işlemlerini bitireyim. Ardından gideriz. Sen keyfine bak. Bütün her şey bir saat içinde hallolmuştu. Bahar içi kahrolarak hazırladı kocasının eşyalarını. Hastabakıcıların yardımıyla oturdu tekerlekli sandalyesine Nejat. Bacaklarındaki hissizliği geçici bir şey sanıyordu. Bahar kocasının sandalyesini iterken ağlamaklıydı. > DEVAMI YARIN