Sermet sigarasını yaktıktan sonra gözlerini kısarak baktı yatağın üzerinde oturan iki küçük çocuğa. Sirkeci'de ucuz otellerin birindeydiler. Uyuşturucunun etkisiyle beynini esir alan sadistçe duygular yüzünden iki küçük yavruyu sıcak ana kucağından ayırmış, aklı sıra öfkelendiği karısına acı çektirmek, onu mutsuz ederek kendini tatmin etmek istemişti. Kişilik problemi yaşadığı için olmayan güvenini kendine bu şekilde ispatlamaya çalışıyor, bilinç altındaki işe yaramazlık duygularını göz ardı ederek kendince kendini ön plana çıkarmaya, etken olmaya uğraşıyordu. Bir nevi anlamsız bir kanıtlama çabasıydı bu. Azize ve Alper korkak bakışlarla babalarını izliyorlar ve birbirlerine sokulmuşlar, öylece bekliyorlardı. Bir haftadır bu otel odasından dışarı çıkmamıştı iki küçük çocuk. Alper birkaç kere ağlamaya yeltenmiş ama Sermet'in şiddetli tepkisiyle karşılaşınca susmuştu. Korkuyla bekliyorlardı bundan sonra olacakları. İkisi de annelerini özlemişlerdi ama ağızlarını açıp bir tek kelime dahi edemiyorlardı. Sermet sürekli sarhoş ve sürekli uyuşturucunun etkisindeydi. Gündüz çocukların üzerinden kilitleyip gidiyordu. Akşama kadar aç bekliyordu çocuklar babalarını. Onlara eziyet etmekle kendini kime karşı kanıtladığı da ayrıca sorgulanması gereken bir durumdu. Sermet ayaklarını uzattı sehpanın üzerine. İki yataklı bir odaydı. Rutubet kokuyordu. Duvar sıvaları yer yer dökülmüş, tavanda, köşedeki akıntı duvarın altına doğru simsiyah bir renk almıştı. Alper öksürmeye başlamıştı. Küçük çocuk üşüdüğünü dahi söylemeye korkuyordu. Sermet elindeki bira kutusunu tepesine dikti. Eliyle ağzını kuruladıktan sonra yüzünü buruşturarak baktı çocuklara: - Haydi yatın zıbarın artık, yüzüme bakıp durmayın... Azize yavaşça kardeşini omzundan yatağa doğru itti, fısıldadı: - Haydi kardeşim, yat... Kendisi de büzülerek sokuldu küçük Alper'e. Gözlerini kapattılar korkuyla. Sermet hâlâ iğreniyormuş gibi bakıyordu çocuklara. Anlaşılmaz bir şeyler mırıldandı kendi kendine. Hiçbir sebep yoktu böyle davranmasına. Ama beynini, vücudunu ve ruhunu kemiren uyuşturucu illeti onun bilincini alıp götürmüştü. Biraz daha oturduktan sonra kapının vurulduğunu duyarak yerinden kalktı. Gelen komiydi: - Aşağıda bir bey sizi görmek istiyor... Sallanarak yürüdü kominin peşinden. Gelen Turgut'tu. Pis bir gülümsemeyle bakıyordu Sermet'e: - Uçuyorsun yine bakıyorum. - Bırak yahu! İki tane velet başımda biliyorsun... Turgut bir sandalye çekti, eliyle de Sermet'e oturmasını işaret etti: - O meseleyi konuşacaktım seninle. Nereye kadar bu çocukları taşıyacaksın bilmiyorum. Ama iyi bir fikrim var, çok da para kazanırsın bu işten. > DEVAMI YARIN