Korkuyla baktı doktor hanıma! -43-

A -
A +

Doktor Firüzan hanım Safiye'nin başına gelenlerin ayrıntısını üzüntüyle dinliyordu. Sonunda dayanamadı: -Ah, bizim daha çok fırın ekmek yememiz lazım... Bütün bunlar eğitim noksanlığından. Başka bir yerden duysam inanmazdım inan ki, inanılacak bir şey değil. Neyse kızım, üzülme, hiç bir hak iddia edemez bundan sonra o adam. Peki sen bana asıl şunu söyle, oğlunun nüfus cüzdanı var mı? Onu çıkarttınız mı? Safiye korkuyla baktı doktor hanımın yüzüne: - Yok abla, daha kayıt yaptırmadıydık. Hülya hanım hafif bir çığlık attı: - Ah be kızım, ah Safiye... Ne olacak şimdi? Genç kadın tedirgin bir şekilde fısıldadı: - Kötü mü abla? Alamaz mıyım ben nüfus cüzdanını oğlumun? Firuzan hanım atıldı: - Korkma kızım, benim erkek kardeşim avukat, ona danışır hallederiz, merak etme sen. Safiye usulca mırıldandı: - Ben hiç bilmem ki bu işleri. Ne yapılır ne edilir... Firuzan hanım ayağa kalkmıştı: - Gel bakalım, şimdi senin muayeneni yapalım... Dikkatle şikayetlerini dinledi genç kadının, sonra da uzun uzun muayene etti. Her şey bittikten sonra çok düşünceli bir şekilde oturdu masasına. Dudaklarını büzerek baktı kendisini merakla takip eden Hülya'ya: - Eğer tahmin ettiğim şeyse sanırım iyi haber değil Hülya... Genç kadın gözlerini kıstı, huzursuzlanmıştı: - Ne var Firuzan abla, kötü bir hastalık mı yoksa? - Yok, hastalık falan değil, ama sanıyorum Safiye bir bebek daha bekliyor. Hem de üç buçuk, dört aylık. Dili tutulmuştu sanki hem Hülya'nın hem de Safiye'nin. Kimse bir tek şey söyleyecek halde değildi. Firuzan hanım bu tedirgin edici sessizliği bozdu: - Biz gereken testleri yapalım hemen. Hadi kızım Safiye, sen hemşire hanımla git, tahlilin yapılsın hemen. Bitkin bir şekilde çıktı dışarıya. Hakan Hülya hanımın kucağında uyuyordu. O çıktıktan sonra Hülya atıldı: - Ne olacak şimdi Firuzan abla, yazıktır, günahtır bu yavrucağa... Daha kendi çocukken şu başına gelene bak. Daha onbeş yaşında Firuzan abla, içimdeki isyandan ağlamak istiyorum bağıra bağıra inan ki... Biz ne kadar yardımcı oluruz ki... Bir çocuğuyla nasıl yaşayacağı daha problemken, şimdi de ikinci bir bebek... Olamaz, inanasım gelmiyor. - Maalesef yapacak bir şey yok kızım... Yapılan tahlil pozitif çıkmış, Safiye'nin dört aylık hamile olduğu kesinleşmişti. Genç kadın sessizce gözyaşı döküyordu oturduğu yerde. Acıyarak baktı ona Hülya: - Ağlama Safiye, olanla ölene çare yok kızım. Sen endişe etme, Allah onun da rızkını verecektir. *** O gece hep ağladı Safiye. Öyle çaresiz, öyle savunmasız hissediyordu ki kendini. Ele muhtaç durumdaydı. Bebeğini dünyaya getireceği zaman çalışamayacaktı. Bakıma muhtaç bir yavrusu daha vardı. Ne yapıp ne edeceğini bilemiyordu. Çevresindeki iyi kalbli insanlar nereye kadar yanında olacaklardı ki. Hülya hanım üzülmemesini, mutlaka buna bir çözüm bulunabileceğini söylemişti ama acıların kenarında yaşayan insanların, acının orta yerindeki insan kadar canı yanmazdı ki... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.