Sabah gözlerini açtığı zaman gün ağarmamıştı... Sessizce süzülerek kalktı yatağından. Hemen üzerini giyindi. Yatağının altına sakladığı eşyalarını çıkarttı. Ucuz, naylon bir çantaya doldurmuştu hepsini. Fazla bir şey almamıştı. Birkaç iç çamaşırı, üzerine giyeceği bir iki elbise ve bluz. Bir de geçen bayram aldıkları ayakkabılarını paketlemişti... Bir defa daha baktı odasına. İyi ve kötü günler yaşamıştı bu odanın içinde. Kendisini en iyi bilen yerdi odası. Orada duygularını dışına vurmuş, hayallerini orada kurmuş, orada ağlamış, çok az da olsa orada mutlu olmuştu. İçinin ezildiğini hissetti ve usulca çıktı dışarıya. Yengesi ve amcasının horultuları geliyordu yatak odalarından. Ayaklarının ucuna basa basa kapıya ilerledi. Yavaşça tokmağı çevirdi. Yüzüne sabahın o insanı huzura kavuşturan serinliği çarptı. Yine aynı dikkatle kapıyı kapattı arkasından. Ayakkabılarını dışarıda giydi ve hızla bahçe kapısına doğru yürüdü. Gıcırdayarak açıldı tahta kapı. Korkuyla birkaç saniye durakladı. Sessizliği bozan sadece kuş sesleriydi. Sokağa çıkınca hızlı adımlarla yürümeye başladı... Tamer dün akşam itibariyle tezkeresini almıştı. Çay bahçesinin önüne gelince bir karaltı gördü. Bekleyen Tamer'di. Adımlarını daha da hızlandırdı. Birkaç saniye sonra genç adamın yanındaydı. Tamer neşeliydi: - Tamam canım, her şey bitti artık. Her şeyi ayarladım. Biraz sonra bir araba gelecek. Onu bekliyoruz. Ankara'da bir arkadaşım gelip alacak bizi. Bir şey unutmadın değil mi? Başını iki yana salladı: - Hayır unutmadım, zaten çok bir şeyim yok ki, olanı aldım işte... Tam o sırada bir motor gürültüsü duyuldu. Lüks bir araba yaklaştı meydana ve usta bir manevrayla dönüp tam önlerinde durdu. Şoför mahallindeki ince uzun boylu genç indi ve Tamer'e doğru yürüdü: - Vay, Tamer'ciğim, neler oluyor yahu! Yine ne işlere kalkıştın? - Şimdi hiçbir şey sorma Enis, hemen gidelim. Bu Şevval, nişanlım. Gülümsedi Enis. Sevimli bir gençti: - Atlayın arabaya o halde... Sıcak basmadan Ankara'ya varırız. Öğleden sonra saat dörtte nikahınız var. Her şey ayarlandı. Allahtan belediyede arkadaşlar vardı. Yoksa gün bulmak kolay değil... Şevval çekinerek bindi arabaya. Hayatında ilk defa bu kadar güzel bir arabaya biniyordu. Enis direksiyona geçti ve gaza bastı. Araba yaylanarak kalktı, arkasında büyük bir toz bulutu bırakarak meydanı geçti ve kasabanın dışına doğru ilerledi. Yarım saat sonra şehirler arası yola çıkmışlar hızla gidiyorlardı. Şevval bilmediği bir hayata doğru ilerliyor ve bu yeniliğin ilk dakikalarını yaşıyordu. Hiçbir şeyi etraflıca düşünemiyordu. Sanki bir donukluk hakim olmuştu beynine. Bir an önce Ankara'ya varmak istiyordu...