Köşkte herkes içine kapanmıştı!

A -
A +

Belkıs Hanım ipek sabahlığını savurarak merdivenlerden indi ve salon kapısında kendisini karşılayan Tahir'e "günaydın" dedikten sonra devam etti: - Bana bir kahve getirir misin? Nazım Bey de uyandı. Onun da kahvaltısını hazırlayın lütfen... - Baş üstüne efendim... Salona girdi. Son derece lüks eşyalarla döşenmiş geniş salon, pencereden vuran gün ışığıyla oldukça aydınlıktı. Uzun bordo perdeler güneş ışığıyla kucaklaşınca öyle güzel parlıyorlardı ki... Bahçeye bakan taraf tamamen sürgülü camdı. İnsan oradaki koltuklardan birine oturduğu zaman kendisini bahçede oturuyormuş gibi hissediyordu. Duvarlarda Safiye Hanımın ince zevkini gösteren yağlı boya tablolar vardı. Sol taraftaki mermer şöminenin üzerindeki çini vazolar özel olarak Çin'den gelmişti. Belkıs Hanım sürgülü camın önündeki krem rengi koltuklardan birine oturup ayak ayak üstüne attı. Az sonra Tahir kahvesini getirmişti. - Teşekkür ederim. Fazıl Bey kalkmadı mı? - Fazıl Bey bir saat önce çıktılar efendim. Belkıs yüzünü buruşturdu ve kendi kendine söylendi: - Bu adam da hiç uyumuyor galiba? Evlendiği günden beri kayınpederiyle arasında adını koyamadığı bir gerginlik ve soğukluk vardı. Yaşlı adamın kendisini hiç sevmediğini anlıyor, karşılığında o da Fazıl Beye karşı çok da samimi hisler beslemiyordu. İlk evliliği boşanmayla sonuçlanmıştı. Bir kızı vardı. Nazım'la bir resim sergisinde tanışmıştı. Kısa zamanda arkadaşlıkları ilerlemiş sonunda da evlilikle sonuçlanmıştı. Bu evliliği yaparken öyle uzun uzadıya düşünmemişti Belkıs Hanım. Nazım yakışıklı, kariyer sahibi ve çok ama çok zengin bir adamdı. Belkıs daha başka ne bekleyebilirdi ki?.. Bir anda hayalini bile kuramadığı bir servetin ortasında kendisini bulmuş, bu dillere destan köşkün hanımı oluvermişti. Bu evliliği hiç düşünmeden kabul etmesinin ardında yatan asıl gerçek bu servet değil miydi? Ama Fazıl Beyle karşılaştığı ilk gün yaşlı adamın bakışlarından onun bu hakikati ilk seferde anladığının farkındaydı ve işte bu yüzden aralarında ikisinin de adını koymaktan çekindiği soğukluğun ve sevgisizliğin sebebinin paylaştıkları bu sır olduğu gün gibi aşikardı!.. Nazım, Nalân'ın ölümünden sonra gönül sayfasını kapatmıştı. Yıllarca hiçbir ilişkisi olmamış, Safiye Hanımın sağlığında yaptığı kuvvetli ısrarlar bile bir sonuç getirmemişti. Belkıs'la evlenmeye karar verdiği zaman Fazıl Beyin karşısına dikilip babasına verdiği kararı söylemiş ve nikahına davet etmişti. Yaşlı adam artık oğlunun üzerinde eskisi gibi otorite kuramayacağının bilinciyle bir iki yumuşak sözcükle itirazını belli etmeye çalışmış ama Nazım'ın şiddetli tepkisini görünce geri adım atmıştı. Bu saatten sonra hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilen Ahmet Fazıl Bey çaresiz bu karara boyun eğmiş ve köşkteki hayatını allak bullak edecek bir düzene "evet" demek zorunda kalmıştı... Nazım ise hayatından memnun görünüyordu. Yine de Fazıl Bey oğlunun verdiği evlilik kararının altında gizli bir intikam duygusu olduğunu sezinliyor, Nazım'ın, Nalân'ın intikamını aldığını düşünüyordu. Ses çıkartamamasının baskın olan sebebi ise Nalân'ın ölümünden sonra Nazım'ın uzun süre psikiyatrik tedavi görmüş olması, çok meşakkatli uğraşılardan sonra nispeten toparlanabilmesiydi. Köşkte herkes içine kapanmış, kimse samimi olmaya yanaşmıyordu... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.