"Küçük Hanım bakar mısınız?"

A -
A +

Hatice kısa boylu, yuvarlak yüzlü kırk beş yaşlarında bir kadındı. Birbirine yakın gözleri zekice parlıyordu. Sözünü sakınmayan bir karakteri vardı. Dursun'un her işine karışırdı. Ellerini beline koyup Şevval'in hazırladığı torbalara baktı: - Her şeyi aldın mı? - Aldım yenge. Hepsi torbanın içinde. - İyi o zaman, haydi oyalanma, şimdi Dursun söylenip durur. Birlikte çıktılar. Çay bahçesi oturdukları eve iki yüz elli metre kadar bir mesafedeydi. Hızlı adımlarla önden Hatice, arkadan Şevval yürüyorlardı. Güneş bugün oldukça etkili olacağını önceden haber verir gibi mağrur bir şekilde yükseliyordu. Çay bahçesine geldikleri zaman hiçbir masanın boş olmadığını gördüler. İçten içe sevinmişti Hatice. Masaların dolu olması demek hasılatın iyi olması demekti. Dursun onları görünce âdeta burnundan soluyarak yanlarına geldi: - Nerede kaldınız be? Bu saatten sonra nasıl yetiştireceksiniz yemekleri? Şu hale bak! Canım burnumdan çıktı... Hatice kaşlarını çattı: - Söylenip durma, anca geldik. Evin işi bitmeden nasıl çıkayım dışarıya? Dursun'un karısına yapacağı çıkış anca bu kadarla sınırlıydı. Hatice'yi kızdırmaya gelmezdi, dünyayı dar ederdi adama yoksa... - İyi, oyalanmayın haydi, geçin mutfağa. Şevval, sen azıcık bana yardım et, servise yetişemiyorum. Şevval hemen elindekileri çay ocağının arkasına bırakıp önlüğünü taktı ve koşar adımlarla geldi amcasının yanına. Dursun tepsinin içine yaklaşık yirmi bardak çay doldurmuştu: - Al şunları, dağıt... Şevval tepsiyi alıp bahçeye çıktı. Askerlerin arasında çekinerek dolaşmaya başladı. Çay isteyenlere servis yapıyordu. Birden arkasından bir ses duydu: - Küçük Hanım, bakar mısınız? Hızla döndü. Tamer ayaklarını ileriye doğru uzatmış, kolunu masaya dayamış dikkatle yüzüne bakıyordu genç kızın. Kıpkırmızı oldu Şevval. İnce, cılız bir sesle yaklaştı: - Buyurun efendim? - Bana da çay bırakır mısınız? Çekingen hareketlerle bardağı masaya koydu. Tamer dikkatle onu süzüyordu. Hafifçe öne doğru eğildi: - Ne kadar güzel bir kız olduğunuzun farkında mısınız? Sizi neden daha önce görmedim ben? İliklerine kadar titrediğini hissetti Şevval!.. Dudaklarını ısırdı ve gülümsemekle yetindi... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.