Leman Hanımın yüreği yanıyordu!

A -
A +

Leman Hanım afallamıştı. Boş bakışlarını kocasına dikmiş, ne olup bittiğini kavrayamamanın karışıklığını yaşıyordu. Kekeledi, kelimeleri toparlamakta güçlük çekiyordu: - Git... Gitmiş... Kim? Nereye, kim gitmiş? Emin Bey inledi: - Uğur gitmiş kadın! Uğur gitmiş... Yaşlı kadın dudaklarını ısırdı. Sanki bütün dünya omuzlarına çökmüş ve o ağırlığın altında ezilmiş gibi büküldü dizleri. Olduğu yere çömeldi: - Nereyeeee! Diye haykırdı, Nereye gitmiş Emin! Adam başını iki yana salladı: - Bilmiyorum, bir şey bilmiyorum. Gitmiş, ben telefon ettikten, çocuklarının olduğunu, gelmesini söyledikten sonra gitmiş. Kalfaya "beni aramasınlar, unutsunlar" demiş ve gitmiş. Bir taksi çağırmış ve gitmiş. Daha nasıl anlatayım, ne diyeyim... Leman Hanım ağlamaya başlamıştı. İkinci evladını da kaybettiğine inanıyor, yüreği acıyordu. Büyük oğlu Haluk yıllar önce terk etmişti kendilerini. Küçük oğlunu da kaybetmemek için her dediğine göz yummuş, onun üzerine titremişti. O da yoktu artık. Leman Hanımın annelik içgüdüleri bir daha oğlunu asla göremeyeceğini söylüyordu. Gözyaşları sicim gibi iniyordu kırışmaya yüz tutmuş yanaklarından. Emin Bey ise şaşkındı: - Ben dükkana gidiyorum, bu işin aslını astarını öğreneceğim. Leman Hanım atıldı: - Ben de geleceğim, ben de geleceğim Emin. Yaşlı adam karısına baktı. Onun ne kadar ıstırap çektiğini gözleriyle gördüğü için itiraz etmedi bu isteğe. O anda hiç kimse Neriman'ı düşünmüyordu. Onu unutmuşlardı. Karı koca ok gibi fırladılar hastaneden. Az sonra dükkânın önündeydiler. On yıldır dükkânda çalışan çırak Mustafa karşıladı kapıda patronunu: - Patron size haber vermek istedim ama ulaşamadım. Çok kötü oldu sizin telefondan sonra Uğur Ağabey. Rengi bembeyaz oldu. Hemen hazırlandı. Ben ne olduğunu anlamadım. Bana döndü, "hakkını helal et Mustafa" dedi. "Ben gidiyorum, beni aramasınlar, söyle babama, artık yokum ben" dedi ve bir şey sormama izin vermeden bir taksiye atlayıp gitti. Hemen telefona koştum ama dediğim gibi yoktunuz evde. Emin Bey etrafına bakındı. Çekmeceleri karıştırdı. Bulduğu bir makbuz bazı şeyleri anlatıyordu. Bu bir pasaport harç makbuzuydu. Uzattı karısına makbuzu: - Yurt dışına gitti bu oğlan... Bak pasaport çıkartmış. Zaten son zamanlarda bir yerlere gidiyordu durmadan. Sıkıntılıydı ama üzerinde durmadım. İhtimal vermedim... Leman Hanım gözyaşları içinde inledi: - Oğlumuzu kurtaralım derken kaybettik, hep o köylü kızının yüzünden. Kaldıramadı evladımı, taşıyamadı çocuğum, kocasını elinde tutmasından haberi yok beceriksiz aptalın. Bir de iki çocuk doğurdu başıma... Emin Bey gözlerini kıstı ve "o kıza ne diyeceğiz şimdi?" diye fısıldadı kendi kendine... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.