Gerçekten de Murat'ın evrak tesliminden ve resmî başvurusundan bir hafta sonra görev yeri belli olmuştu. Jandarma olarak Malatya'ya çıkmıştı görevi. Bunu duyduğu zaman Fazıl Sabri Bey heyecanla bağırdı: - Malatya mı? Yapma yahu! Biz ilk evlendiğimiz sene annenle Malatya'da, Arguvan ilçesinin Kurudere köyünde kaldık. İnsanları bir harikadır oraların. Bak sen de göreceksin. Ben böyle sıcak, böyle sevgi dolu insanlar az gördüm. Bizi öyle bir bağırlarına basmıştı ki köylüler anlatamam. Hey gidi seneler... Leyla Hanım ise böylesine heyecanlı bir tepki göstermemişti. Bir bulut geçmişti gözlerinden duyduğu zaman. Sıkıntıyla söylenmişti: - Çok uzak, ücra yerler... Malatya'nın içinde kalsan bari... Murat omuzlarını silkmişti: - Onu bilmiyorum. Belki Malatya'dan dağıtacaklardır her birimizi. Hiçbir şey bilmiyorum. Üzülme anne, canını sıkma, sayılı günler geçecektir... Hazırlıklar başlamıştı. Murat artık teslim olma tarihi yaklaştığı için bir akşam daha arkadaşlarıyla birlikte olmak istemiş ve o gece izin alarak dışarı çıkmıştı. Leyla Hanım ve Fazıl Bey baş başa oturuyorlardı salonda. Fazıl bey gazetesinin son sayfasına da göz gezdirip katlayarak yanındaki sehpaya bıraktı. Gözlüklerinin üzerinden karısına baktı. Leyla Hanım dalgın görünüyordu: - Ne oldu Leyla? Son günlerde pek bir uzaklara gidiyor gözlerin? Leyla Hanım irkildi: - Dalmışım Fazıl. Murat'ı düşünüyorum. Kadere bak! Malatya! Hani Arguvan dese hiç şaşırmayacağım bu saatten sonra. Omuzlarını kaldırdı Fazıl Bey: - Ne demeye getiriyorsun ki? Bunca sene sonra ne olacağından korkuyorsun? Ben hayatımızın o günlerini yaşanmamış kabul ediyorum. Murat bizim oğlumuz. Bu saatten sonra kimse değiştiremez ki bunu... Leyla Hanım tedirgin bir şekilde tebessüm etti: - Ben, kimse bir şey yapar demiyorum. Tabii ki yapamaz. Ama kadere bak diyorum sadece... Derin bir nefes alarak mırıldandı: "Pakize yaşıyor mudur acaba?" Fazıl Bey gözlerini kıstı: - Korkma Leyla... Senin korkularını anlıyorum ama korkma... Leyla derin bir iç çekti. Ne kadar inkâr etse de içindeki huzursuzluğun atılabilmesi mümkün değildi. Kendi kendine söylendi: - Bir an önce bitse şu askerlik, sağ salim gelse oğlum. Başka bir şey istemiyorum!.. DEVAMI YARIN