Leyla minnetle baktı kocasına

A -
A +

Leyla annesi ve kayınvalidesinin hevesli bir şekilde anlattıkları tecrübelerinin kendisi için oldukça yararlı olacağı düşüncesiyle dikkatle dinliyordu onları. Kayınvalidesi Necile Hanım çocuğun beslenmesi ile ilgili, Afet Hanım ise giyimi, uykusu ile ilgili önemli bilgiler vermişlerdi. Zaten birkaç hafta annesinin yanında kalacaklardı. Ev yerleşmişti ama daha eksikleri vardı. Fazıl Sabri ise işini oturtabilmek, yeni görev yerinde işe başlamak, aynı zamanda ihtisas için üniversite hastanesine başvurmak gibi mesleki işlerine zaman ayıracaktı bu birkaç hafta zarfında. Öyle karar verilmişti. Bu arada çocuk da toparlanır, yola girerdi. Hem burası sıcacık, kocaman evdi. Rahat ederlerdi. Afet hanım ve yardımcısı çocuk dışında kalan tüm işleri yapacakları için Leyla kendisini evladına adayabilirdi. Murat'ın karnı doymuş, temizliği yapılmış şimdi mışıl mışıl uyuyordu. Necile Hanım sevgiyle baktı torununun yüzüne: - Ayol, kime benziyor bu? Kara kaşlı kara gözlü bir şey olacak... Leyla irkildi. Hemen atıldı: - Fazıl'ın dedesi esmermiş galiba... Necile Hanım başını salladı: - Doğru, kayınpederim kara kaşlı, kara gözlüydü. Ona çekmiş sanırım. İri yarı da olacak kerata. Yakışıklı. Baksana şuna... Afet Hanım başını uzattı: - Yüzü anne ama... Leyla'nın naifliği var yüzünde. Leyla'nın esmeri bence... Bu sırada Fazıl Sabri girmişti içeriye. Gülümseyerek katıldı konuşmaya: - Şimdi kime benzediği mi tespit ediliyor? Benim oğlum kimseye benzemez. Nevi şahsına münhasır o... Büyük adam olacak, harika bir çocuk olacak. Sevgiyle karısına baktı: - Annesi de ben de hayatımızdaki en önemli varlık olarak oğlumuzu görüyoruz. Onun için yapmayacağımız şey yok. Afet Hanım gururla başını kaldırdı: - Torun başka bir şeymiş... Derlerdi de inanmazdım. Ama gerçekten farklı bir sevgi. Necile Hanım da bu sözleri tasdikledi. Fazıl Hanımlara döndü: - Beyler içeride sizi soruyor, bence çıkalım, oğlum uyusun. Keyifle boşalttılar odayı. Leyla minnetle bakıyordu kocasına. Gerçekleri ne kadar beyninin arkalarına itse de, unutmaya çalışsa da bir söz, bir cümle, bir bakışla hemen su yüzüne çıkıveriyordu. Zaman mutlaka bunun da ilacı olacaktı. - Haydi bakalım Necile Hanım, biz gidelim yavaş yavaş. Çocuklar da yorgun. Uyusunlar. Oğluna döndü: - Yarın sen hastaneye gel. Oturup bir konuşalım... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.