Merakla etrafını seyrediyordu!..

A -
A +

Yıldız geldiği zaman Kadriye çocuklarını okula götürmüş geri dönmüştü bile. Akşam yediği tokadın yüzünden yüzünün sağ tarafı şişmiş ve hafifçe morarmıştı. Yıldız genç kadının halini görünce bir çığlık attı: - Ne oldu sana kızım? - Yok bir şey abla, düştüm... Yıldız gözlerini kıstı: - Bu pek düşme işi değil Kadriye... Doğru söyle bana yoksa Sermet mi? Önüne baktı genç kadın. Yalan söylemeyi hayatı boyunca becerememişti zaten. Yıldız dudaklarını büzdü: - Allah ıslah etsin! Niçin vurdu peki? Kadriye yutkundu: - Sarhoş geldi abla. Sarhoş olunca sebep aranmaz ki... Bir şey yapmadım, bir şey demedim, sadece "sarhoşsun" dedim tokadı yedim, "ayakkabını çıkart" dedim, tekmeyi yedim. Bu benim kaderim abla... Yıldız burnundan soluyordu: - İnsan kapıda beslediği hayvanını dövmez böyle... Nerede içmiş o kadar? Kadriye omuzlarını kaldırdı: - Bilemem ki abla! Sormadım... Haddime mi düşmüş... Yıldız başını salladı: - Haydi kızım gidelim... Bir an önce senin bir yere girip çalışman lazım. Kadriye çekingen bir tavırla önüne baktı. Yıldız hemen anladı meseleyi: - Ne o? Gitmek istemiyor musun yoksa? Genç kadın cevap vermek yerine dudaklarını ısırdı. Yıldız devam etti: - Bende para var, veririm yol paralarını, onu dert etme kendine, haydi giy mantonu. Biraz sonra Alper'i de almışlar hızlı adımlarla yola doğru yürüyorlardı. Bakırköy minibüsüne bindiler. Kadriye ürkekti. Hayatında ilk defa yanında kocası olmadan bu kadar büyük bir yerde ve bu kadar uzaklara gidiyordu. Merakla etrafını seyretmeye başladı. Biraz olsun beynindeki düşüncelerden uzaklaştırmıştı onu İstanbul'un kalabalıklığı ve hareketliliği. Bakırköy'de indiler. Burası hiç görmediği büyüklükte binalarla doluydu. Vitrinler bütün albenileriyle cazip bir şekilde ışıldıyordu. Şaşkın adımlarla gidiyordu Yıldız'ın ardından. Büyük bir caddeye çıktılar. Denizin karşısında sıralanmış son derece lüks, çok katlı apartman bloklarının önüne geldiler. Yıldız becerikli bir şekilde karşıya geçirdi onları. İkinci blokun kapısının önünde durdu, Kadriye'ye döndü: - İşte burası. Öğreneceksin yolları, gidip gelmeyi, Çok da zor değil gördüğün gibi. Yol parasını da konuşacağız. Onlar öderler. Yemek içmek de problem değil. Öğlen yemeklerini burada yersin. Keşke Alper'e de ses etmeseler de onu da yanında getirsen. Uslu çocuk zaten. Yoksa okul müdürünün dediği gibi yuvaya bırakacaksın. Orası da iyi be Kadriye. Çocuk bir şeyler öğrenir hem de... Kadriye sessizce içini çekti ve fısıldadı ardından: - Hayırlısı abla, hakkımızda hayırlısı neyse o olsun. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.