"Meral bizi can evimizden vurdu" -68-

A -
A +

Erdal bey ağzındaki lokmasını yuttuktan sonra ceketinin cebinden çek defterini çıkartıp bir şeyler yazdı ve yırtıp oğluna uzattı, hafifçe güldü Meral'e: - Hayırlı olsun kızım... - Teşekkür ederim efendim. Keşke sizler de olsaydınız... Erdal bey kaşlarını kaldırdı; - Ben imkansız gelemem. Bugün çok önemli iki toplantım var. Siz halledin artık, sonra bir ara kutlarız. Genç kız sessizce kabullenmişti bütün bu olanları. Tarık'la kahvaltıdan sonra çıktılar. Nikahları saat ikideydi. İkiye kadar dolaştılar, alış veriş yaptılar, lüks bir lokantada öğlen yemeği yediler. Saat ikide nikah dairesine geldikleri zaman Meral attığı adımların kendisini nereye sürükleyeceğinden şüpheli tedirgin bir tavırla salona girdi. Tarık'ın para vererek razı ettiği tanımadığı iki adam şahitleri oldu. On dakika içinde kıyılmıştı nikahları. Bundan sonrasında artık geri dönüşü çok zor bir dünyanın içine girmişti genç kız. - Mutlu değil misin yoksa? Diye sordu Tarık. Meral ne cevap vereceğini bilemiyordu. - Her şey o kadar ani ve o kadar değişik oldu ki Tarık, inan ki bilemiyorum. Sonra genç adamın yüzündeki ifadeyi görünce toparlandı: - Seninle olduğum için tabii ki mutluyum... - O zaman mesele yok, artık karımsın, kimse sana karışamaz benden başka... Onun elinden tutarak adeta sürükledi. "Elimde bir çiçeğim bile yok" diye düşündü Meral. Oysa her genç kız gibi o da bazı hayaller kurmuştu zaman zaman. Yutkundu. Kendisini uzaktan kumanda ile idare edilen bir robota benzetiyor, anne ve babasını düşünüyor, bütün bu olanların onları nasıl yıkacağını biliyordu. *** Nevin hanım ve Ferit bey birbirlerine yaslanarak mezarlığın ağaçlarla kaplı, taşlı yolunda yavaş yavaş ilerlediler. Gecenin içinden puhu kuşlarının sesleri, uzun servilerin çıkardığı hışırtılara karışıyor, cırcır böceklerinin bitip tükenmek bilmeyen seremonileri ise ayrı bir gizem katıyordu... Serdar'ın mezarının başında derin bir soluk aldı Ferit bey. Çok fazla olmamasına rağmen buraya gelene kadar tırmandıkları rampa yormuştu, gittikçe çöken doktoru. Nevin hanım hemen çöktü yere... Rüzgarın etkisiyle uçuşarak gelmiş çer çöpü temizledi hemen. Yanında getirdiği plastik bidondan suyunu boşalttı. Mermerlerini hafta sonunda yaptırmışlardı. Nevin hanım toprağa oğlunun çok sevdiği papatyalar dikmişti. Gözü gibi bakıyordu yavrusunun mezarına. İşini bitirince mezarın kenarına oturdu. Hafifçe mırıldandı: "Canım evladım benim... Bir sen varsın, başka kimsemiz kalmadı. Kardeşin bırakıp gitti bizi, ah, Serdar'ım, sen sağ olaydın olur muydu hiç bunlar? Nasıl destek olurdun, nasıl toparlardın bizi! Bak babacığının haline, bitti adam, yaşlandı, artık yüzümüz hiç gülmüyor Serdar'ım... Meral bizi can evimizden vurdu.. Yaktı, canımızı yaktı..." > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.