Münevver Hanımın gözleri dolmuştu

A -
A +

Kaan gittikten sonra Münevver Hanımla Hacer birer keyif çayı doldurdular bardaklarına. Betül de kalkmıştı sofradan, giyinmeye gitmişti. Birazdan o da çıkacaktı. Hikmet Kemal Bey ise hâlâ sabah yürüyüşünden dönmemişti. Hacer kirli tabakları kaldırırken söylendi: - Hikmet Kemal Amca yalnız kalacak sofrada. Keşke ben bekleseydim onu. Münevver Hanım başını salladı: - Yok canım, oturur yanında çay içeriz biz de. Çocuklarla kahvaltı ettik, fena mı oldu? O daha gelmez hem, artık eskisi gibi hızlı yürüyemiyor. Seksen beş yaşına geldi kızım. Kolay mı? Allaha çok şükür ki eli ayağı tutuyor, sağlığı iyi ufak tefek arızalar dışında. Hacer kaşlarını kaldırdı: - Eh anam babam, kendine nasıl bakıyor baksana... Sporunu yapıyor, yediğine dikkat ediyor, hâlâ okuyor. Allah daha da uzun ömür versin, başımızdan eksik etmesin. Münevver Hanım bir şeyler mırıldandı. Hacer çayından büyük bir yudum aldı: - Selma beni özlemiş, Kaan'a beni Hacer Anneye götür deyip duruyormuş. Yavrum... Münevver Hanım gülümsedi: - Güzel kız, terbiyeli kız, ne diyelim, iyi de bir ailesi var. Kaan çok bekletmesin artık. Hacer devam etti: - Tarık da kız arkadaşıyla gitmiş Uludağ'a. Adı da Nalân'mış. Bir fena oldum Münevver Abla, sanki kanım çekildi bir an o ismi duyunca. Benim yavrum kim bilir nerelerde! Başına bir şey geldi mi, gelmedi mi? Ne benden haberi var, ne de benim ondan... Çaresizlik çok can yakıcı. İç acıtıcı... Ağlamak çözüm değil, çırpınmak çözüm değil. Sadece acı, ızdırap. Bunca sene geçti hâlâ kabul edemedim, hâlâ ne yapacağımı bilemedim. Münevver Hanımın gözleri dolmuştu. Sırtını sıvazladı Hacer'in: - Olan olmuş kızım, senin suçun yok ki bunda. Bak aslan gibi oğlunu kurtarmışsın. O senin yüzünü güldürecek. Göreceksin, düşünme artık bunları... Tam bu sırada kapı çalınmıştı. Hacer aceleyle gözlerini silerek fırladı ayağa: - Hikmet Kemal Amcam geldi. Gerçekten de yaşlı adam kolunun altında gazeteleriyle nefes nefese girdi içeriye: - Yahu nasıl sıcak bastı birden. Bu sene bayağı sıcak geçecek yaz sanırım. Kapının önüne de çilek gelmiş, ister misiniz bilmem ama isterseniz de ben inip alamam. Münevver Hanım seslendi salondan: - Yok canım istemez, bir sürü meyvemiz var evde. Hikmet Kemal Bey terliklerini giyip salona girmeden ellerini yıkadı ve sofraya geldi. Her gün tekrarlanan şeylerdi bunlar ve kimsenin şikâyeti yoktu... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.