Murat şaşkın ama huzurlu bir şekilde odanın ortasına ilerledi. Burası iç içe iki odadan ibaret geniş bir mekandı. Son derece şık bir oturma grubu, bir servis masası, bir televizyon ve camekanlı bir büfeden ibaret eşyalar geniş mekana âdeta serpiştirilmiş, fakat son derece uyumlu bir konumda dizayn edilmişti. Yerdeki halının rengine uygun perdelerin ardından Kuşadası'nın ışıl ışıl manzarası görünüyordu. Deniz siyahlaşmıştı hava kararmaya yüz tuttuğu için. Murat, Feyyaz Beye döndü: - Burası çok güzelmiş. - Beğendin demek delikanlı... Burası benim... Gel hele otur bakalım şuraya, konuşacak o kadar çok şey var ki... Dur hele bir kez daha bakayım sana... Aynı Edip Ağama benziyorsun yahu, insan hayret ediyor... Sonra gözlerini çevirdi, sesi titriyordu: - Edip Ağam bir taneydi, öyle has adamdı ki... Murat fısıldadı: - Ben hiç tanımadım onu... Varlığını bile bilmiyordum. Öldü diye biliyordum... Feyyaz Bey sevimli bir tavırla elini kaldırdı: - Konuşacağız delikanlı, uzun uzun konuşacağız. Seni çok aradık biliyor musun? Ama hiçbir iz bulamadık. Ben hapisten çıktıktan sonra Edip Ağamın talimatı doğrultusunda sana ulaşmaya çalıştım. Ama çok zaman geçmeden yitirdik onu. Ben yanındaydım ölürken. Seni bana emanet etti. "Bul oğlumu Feyyaz" dedi bana. Murat koltuklardan birine oturduğu anda ne kadar yorgun olduğunu anlamıştı: - Neden hiç kendisi aramadı beni? Neden saklandı bunca senedir? Feyyaz Bey anlamlı bir şekilde gülümsedi: - O ayrı bir hikâye delikanlı. Hapiste olmanın verdiği mahcupluk... Seni eğer bırakıldığın yetimhaneden bir aile sahiplendiyse senin huzurunu kaçırmamak için. Çok konuştuk bu konuyu onunla. "Hayatını allak bullak etmeyeyim oğlumun" diye düşünüyordu. Ama son zamanda artık dayanamadı. Büyümüştür, olayları daha olgunlukla karşılayabilir diye geçiriyordu aklından. Feyyaz Bey kaşlarını kaldırdı: - Artık bunların ne önemi var ki delikanlı? Giden gitti, olan oldu... Ya sen, sen nereden çıkıp aradın babanı? Murat arkasına yaslanıp derin bir nefes aldı: - Bu da uzun bir hikâye... Feyyaz bir kahkaha attı: - O zaman karşılıklı konuşacak çok şey var. Ama önce bir yerleş bakalım. Bir banyo yap, sonra güzel bir yemek yiyelim seninle. Çok vaktimiz var. O zaman konuşuruz bütün bunları. Sana odanı göstersinler... Murat ayağa kalktı. Bu sırada Feyyaz Bey kapının önünde her daim bekleyen adamını çağırmıştı: - Yandaki odaya götürün Murat Beyi. Her isteği karşılanacak. Sonra genç adama döndü ve elini tuttu onun: - Bak Murat! Burası senin, sen bana, dostumun, ağabeyimin emanetisin. Ben Edip Ağamın iyiliklerini unutamam. Beni kendime getirip "bittim" dediğim anda hayata dönmemi sağlayan insandır o. Saygım, sevgim büyüktür, anısına hürmetim ölene kadar sürecektir. O yüzden kendi evin bil burayı... > DEVAMI YARIN