Murat şaşkın bir halde güvenlik görevlilerinin elinden sıyrıldı. Mahkemeye bakan hakimi bulmak için telaşla koşturmaya başladı adliye koridorlarında. Sonunda yargıcın odasını buldu ve yıldırım gibi daldı içeriye. Yargıç gözlüklerinin üstünden dikkatle baktı ona. Böyle apar topar içeriye girilmesine sinirlenmişti: - Ne istiyorsun? - Beni aldattılar Hakim Bey, bana oyun yaptılar, ben öyle bir kâğıt imzalamadım. Hakim tanımıştı Murat'ı. Önündeki kağıtlara baktı ve birbirine tutturulmuş bir tomar çıkarttı aralarından: - Bu imza senin değil mi? Murat birkaç gün önce Haşim Beyin odasında attığı imzayı tanımıştı: - Benim ama... Yargıç elini kaldırdı: - O zaman mesele yok. Ben beyanına göre karar veririm. İmzaladığın kağıdı okumamak gibi bir alışkanlığın varsa o senin meselen. İtirazın varsa karşı dava açarsın. Şimdi dışarı çık. Murat deli gibiydi. Koşarak çıktı adliyeden. Hemen bir taksi çevirdi ve Şükrü Beyin şirketinin adresini verdi. Sıkışık trafikte güçlükle ilerliyordu taksi. Murat ise heyecandan yerinde duramıyor, sanki arabayla birlikte hareket ediyordu. Şirkete geldiği zaman yıldırım hızıyla indi arabadan. Tam içeriye girecekken kapıdaki görevli durdurdu genç adamı: - Dur hemşerim, nereye? - Şükrü Bey, Şükrü Beyi göreceğim... - Giremezsin, yasak! Murat şaşırmıştı: - Ne demek yasak, her zaman geliyordum ben... Görevli kaşlarını çattı: - Artık yasak. Kesin emir aldık. Giremezsin. Murat söylenerek geri döndü. Taksi hâlâ bekliyordu. Hemen atlayıp Betül'ün ev adresini verdi. İstanbul'un bir ucundan diğer ucuna gidiyordu. Bitmek bilmedi yol. Sonunda Çamlıca'daki muhteşem villanın önüne geldiği zaman attı kendini dışarıya. Bahçe kapısını bütün gücüyle çaldı. İri yapılı iki adam belirdi demir kapının diğer yanında. İkisi de ızbandut gibiydi. Murat haykırdı: - Betül Hanımı görmek istiyorum. Adamlardan bıyıklı olanı yaklaştı: - Buraya giremezsin. Betül Hanım seninle görüşmek istemiyor. Murat çılgına dönmüştü. Salladı demir kapıyı: - Açın şunu, açın diyorum!.. Adamlar bir anda demir kapının dışına çıktılar. Bıyıksız olanı kollarından tuttu genç adamı. Öteki ise suratına şiddetli bir yumruk indirdi. Kan boşandı burnundan Murat'ın. Ne olduğunu anlamadan ikinci yumruk geldi. Sendeledi ve dizlerinin üzerine düştü. Bunun ardından tekmeler yağmur gibi yağmaya başladı. Murat'ı kendinden geçene kadar dövdüler. Sonra da arabaya koyup ıssız bir yere bıraktılar genç adamı... > DEVAMI YARIN