Murat garip bir suskunluk içindeydi

A -
A +

Betül, Murat gittikten sonra etrafına bakınmış, yüzünü buruşturarak kendini çekyatın üzerine atmıştı. Gözlerini açmaya korkuyordu sanki. Bir tek oda, mutfak diye kullanılan küçük bir bölme, bir banyodan müteşekkil bu badanaları dökülmüş, tabanları rutubetten kararmış ev demeye bin şahit isteyen mekanın içinde sabahlığına sarılmış, ne yapacağını düşünüyordu. Derin bir soluk alarak gözlerini açtı. Bir aydır bu ilkel yaşantının içinde yaşamaya çalışıyordu. Katlanabilir bir masanın üzerindeki yağlı kağıdın içinde biraz peynir, bir naylon torbada birkaç zeytin ve kulpu kırık iki bardaktan oluşan kahvaltı sofrasına yüzünü buruşturarak baktı. İçinden yükselen sıkıntıyı dışına vurarak bir feryat koparttı: - Asla yaşayamam böyle, bu kadar da değil... Bu evden derhal çıkılacak, buraya ev bile denmez burası bir in, bir mağara... Yerinden fırladı, sofranın üzerindeki her şeyi bir poşete doldurarak çöpe attı. Neye dokunsa yüzünü buruşturuyor, parmaklarının ucuyla hareket ediyordu. Mutlaka yeni bir ev bulmak zorundaydılar. İşe buradan başlamak gerektiğine inanarak fırladı evden. Cebinde parası ve arabasında da benzini vardı. Bu semtte oturmayı düşünmüyordu. Nişantaşı tarafına doğru sürdü otomobilini. O çevredeki bütün emlakçıları dolaştı. Birkaç ev bulmuştu içine sinen. Murat'la birlikte karar vermesi gerektiğini düşünerek çarşıya uğradı, şarküteriden hazır birkaç çeşit yemek aldı. Kaldıkları yere döndüğü zaman hava kararmıştı. Murat'ın geç geleceğini biliyordu. Oturup beklemeye başladı. Saat on ikiye doğru kapının hafifçe vurulduğunu duyarak birkaç saat önce daldığı uykudan uyandı. Murat'ın yumuşacık sesini duydu kapının arkasından: - Betül, hayatım, benim... Kapıyı açıp kocasının boynuna sarıldı: - Patladım Murat sıkıntıdan... Her gece bu saatte mi geleceksin sen? Neredeyse on altı on yedi saattir yalnızım.. Bunaldım... Murat endişeyle baktı onun yüzüne: - Ama hayatım kafeterya gece çalışıyor biliyorsun, şimdi yaz mevsimi tam sezon... Hiçbir şey yapamam... Sonra hafifçe karısının yanağını okşayarak gülümsedi: - Biliyorum sıkıldığını, ama yoluna girer canım merak etme... Bir çözüm mutlaka bulacağız... O anda gözü masaya ilişti. Karısının şarküteriden aldığı yemekler masadaydı. Yüzünden hafif bir bulut geçti: - Bunlar ne? Nereden çıktı? - Ben aldım... Murat durgunlaşmıştı. Bir şey söylemedi. Betül şımarık bir şekilde devam etti: - Birkaç ev buldum. Seninle bakarız diye düşündüm. Burada yaşamayı düşünmüyorsun herhalde? Genç adam hayretle kaldırdı kafasını: - Ama buradan başka bir yerde oturmak için paramız yetmez karıcığım... Betül yüzünü buruşturdu: - Ben bu mağarada yaşayamam Murat. Bütün gün evde, bu hapishane gibi izbe odanın içinde hayatımı geçireceğimi sanmıyorum. Buna katlanamayacağım. Murat garip bir suskunluk içindeydi. Yüreğindeki sıkıntılar boğazını sıkıyordu sanki. > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.