Murat o anda boğuluyordu az kalsın. Elindeki bardağı masaya nasıl bıraktığını bilemedi. Gözleri kısıldı, küçüldü. Yüzünün rengi değişmişti bir anda. Alnında boncuk boncuk terler birikti birden. Hayretle baktı Doğan Beyin yüzüne: - Şükrü Karahan mı? - Evet, benim hanımın babası. Artık köşesine çekildi. Çalışmıyor. Murat yıldırım düşmüş gibi olmuştu. Süratle başını Oğuz'a çevirdi. O kadar dikkatli bakıyordu ki delikanlı sormak zorunda kaldı: - Ne oldu Murat Amca? Rahatsız mısın? Kekeledi Murat: - Ha... hayır aslanım... İyiyim. Doğan da telaşlanmıştı: - Renginiz değişti Murat Bey! - Telaşlanmayın iyiyim. Yaşlandık artık. Ara sıra böyle ani değişiklikler oluyor bünyemizde. - Biraz su için isterseniz Murat şaşkın bir şekilde su bardağına uzandı. Birkaç yudum aldı. Fırtınalar kopuyordu yüreğinde. Karşısındaki bu aslan gibi delikanlı kendi oğlu olabilir miydi? Yıllardır özlemini çektiği, arayıp bulabilmek için neredeyse ömrünü harcadığı evladı bu oturan genç miydi yoksa! Karmakarışık düşünceler içindeydi. Hiç bozuntuya vermemek için büyük bir gayret sarf etmeye başlamıştı. Bundan sonra geçen süreç içinde fark ettirmemeye çalışarak Oğuz'u inceledi. Onu ilk gördüğü andaki hissettiklerinin nedenini ilerleyen saatlerde çözümledi. Dikkatle bakıldığı zaman Oğuz'un her davranışında kendisine yabancı olmayan birini buldu: Kendisini... Delikanlının tavırları, mimikleri inanılmaz derecede benziyordu kendisine. Artık hiç şüphesi yoktu. Oğuz kendi oğluydu. Ona elini uzatsa ulaşabileceği bir mesafede olup gerçeği haykıramamak kadar bunaltıcı ve karışık bir duygu olamazdı. Bu hisleri taşıyamamaktan korkuyordu. Her şey ağır gelmeye başlamıştı artık. Bundan sonraki konuşmaların hiç birisine adapte olamadı. Gece bitip ayağa kalktıkları zaman başının döndüğünü hissetti. Oğuz yanına yaklaştı Doğan Bey hesap öderken: - Murat Amca, hemen dönecek misin? Başını salladı: - Evet Oğuz hemen döneceğim. Yarın adada olmam lazım. Bir grup turist gelecek. - Bir daha ne zaman geleceksin Murat Amca? Murat karşısındaki genç adamın boynuna sarılmamak için kendisini güç tutuyordu. Ona bütün gerçeği haykırmak, "ben senin öz babanım Oğuz" dememek için korkunç bir çaba sarf ediyordu. - Bilmiyorum Oğuz, sık sık gelmeyi umuyorum. - Beni aramayı unutma ama... Bu sırada Doğan Bey de gelmişti yanlarına. Elini uzattı: - Çok memnun oldum Murat Bey, tekrar görüşmek üzere. Murat nazik bir şekilde teşekkür etti. Titriyordu. Onlar uzaklaşana kadar restoranın kapısında durdu... > DEVAMI YARIN