O günden sonra Oğuz'un tüm zamanı Murat'ın yanında geçmeye başlamıştı. Birlikte sabah erkenden kalkıyor, kahvaltı ediyor, ondan sonra Murat işiyle meşgulken Oğuz havuza giriyor ardından yine beraber oluyorlardı. Hep birlikte Kuşadası'na merkeze gidiyorlar, çay bahçesinde oturuyorlar, uzun yürüyüşlere çıkıyorlardı. Otelin bir parçası haline gelmişti gençler. Murat da onların varlığından memnundu. Oğuz'u çok sevmişti. Zaten ilk gördüğü andan itibaren yüreğinde bir sıcaklık hissetmişti delikanlıya karşı. Onu koruma ihtiyacını hissediyor, onun canının sıkılmasına, huzursuz olmasına, tahammül edemiyordu. Bu kadar kısa zamanda çok çabuk kaynaşmışlardı... O gün Murat ofisinde işleriyle meşgulken kapı açıldı ve Feyyaz Beyin emektar şoförü Bekir girdi içeriye. Murat'ın etrafında kendi öz babasını tanıyan tek insan olarak kalmıştı Bekir. Oldukça yaşlanmıştı ve Murat'ı evladı gibi seviyordu. Murat da ona gereken saygıyı gösteriyor, hem babasının hem de Feyyaz Beyin emektarı olarak kabul ediyordu. Bekir odaya girer girmez Murat ayağa fırladı: - Buyur baba, gel otur... Bekir eliyle rahatsız olmamasını işaret etti: - Otur evlat... Şöyle bir uğradım. Yüzünü göremiyorum artık. Murat gülümsedi: - Gençlere takılıyorum baba, İzmir'den üç delikanlı geldi tatil için. Görsen öyle sevimli şeyler ki... Onlarla vakit geçiriyorum. Bekir hafifçe tebessüm etti: - Yaramaz bir şey olmasın da yavrum, vaktini geçir tabii ki.. Buraya kapandın kaldın. Murat arkasına yaslandı. Rahat bir şekilde koltuğunu yan döndürdü. Sanki kendi kendine konuşur gibiydi: - Biliyor musun Bekir Baba, bu delikanlı benim evladım kadar. Hemen hemen onunla aynı yaşta. Ben kendi evladımın nerede olduğunu, ne olduğunu bilmiyorum. O kadar yalnız hissediyordum ki kendimi... Bu çocuk sanki benim bu boşluğumu doldurdu. Tuhaf tuhaf duygular işte. Çözümleyemiyorum... Bekir öne doğru eğildi. Gözlerini kısmıştı: - Aman evlat, seni çok iyi anlıyorum ama yıkılırsın kendini kaptırırsan. Herkesin evladı kendine... Bilemezsin anası babası nasıl insanlardır. Murat başını iki yana salladı: - Muhterem insanlara benziyorlar Bekir Baba, hem endişe etme, ben nerede duracağımı bilirim. Hayat bana hayal kurmamayı öğretti. Yine de bugünlerde evladımı çok düşünür oldum. Kim bilir nerede, bana benziyor mu? Mutlu mu? Rahat mı? Bekir arkasına yaslandı. Görevlinin getirdiği çaydan bir yudum aldı: - Sır olup uçtular sanki değil mi? - Beceremedim ben Bekir Baba, evladımın arkasında durmayı beceremedim. Bazen umudumu kaybediyorum. Bekir hayretle baktı saçları kırlaşmış yüzünde derin çizgiler belirmiş adama: - Hâlâ umudun var mı oğul? > DEVAMI YARIN