Mutsuzluğunu hep içine atmıştı

A -
A +

Yadigar sabah erkenden kalkmıştı. Geceyi yine uykusuz geçirmişti. Kocası Saffet gece yarısından sonra eve gelmiş, gelir gelmez de her zaman olduğu gibi bağırıp çağırmaya başlamıştı. Hiç yoktan bahanelerle münakaşa çıkarıyor, ondan sonra da iş şiddete dönüyordu. Yine tokat yemişti Yadigar. Bütün suçu ise kocasının içkili geleceğini bildiği halde sıcak bir işkembe çorbası hazırlamamasıydı. Genç kadın kendisini savunamamıştı bile. Saffet'in insanı ürküten bağırışları karşısında sinmiş, korkudan titreyerek başına gelebilecekleri tahmin etmeye çalışmıştı. Sonunda Saffet içkinin de etkisiyle iyice zıvanadan çıkmış, sert bir tokat atmıştı karısının suratına. Sonra da küfür ederek odasına gidip kendini yatağın üzerine bırakıp sızmıştı. Yadigar elini yüzünü yıkamak için banyoya girdi. Lavabonun üzerindeki aynaya gözü iliştiği zaman hafif bir çığlık atarak bir adım geriledi gayri ihtiyari. Yanağının sol tarafında kocaman bir morluk vardı. Gözünün altı şişmişti. Gözleri doldu bir anda. Lavaboya tutundu düşmemek için. Bütün evliliği boyunca yaşadığı şeylerdi bunlar. Kocası Saffet hiçbir zaman iyi bir eş olmamış, bütün gösterdiği sevgi ve şefkat evlendiklerinin hemen akabinde sanki bıçakla kesilmişti. Çok şiddet görmüştü. Mutsuzluğunu hep içine atmıştı. Kimseyle paylaşmıyordu derdini. Annesini babasını üzmek hayatta en son istediği şeydi. Onlara hayatını her şey yolundaymış gibi gösteriyor, yaşadıklarına asla ortak etmiyordu... Usulca çıktı banyodan ve mutfağa gitti. Kocası Saffet hâlâ uyuyordu. Çayı demledi ve kahvaltıyı hazırladı. Oturup onun uyanmasını beklemeye başladı. Orta boylu, kumral, güzel bir kadındı. Çıkık elmacık kemikleri, minik bir burnu, biçimli bir ağzı vardı. Gözleri açık kahverengiydi. Saçları kendini bildiğinden beri omuz hizasını geçmemişti. Dalgın ve mahzun bakışları ona hep hüzünlü bir hava veriyordu. Çaydanlığın sesiyle kendine geldi. Mutfağa gidip bir bardak çay doldurdu kendine. Dışarıdaki yağmur bütün şiddetiyle devam ediyordu. İçeriden gelen gürültüyle irkildi. Kalbi hızla çarpmaya başlamıştı. Ayağa fırladı. Oda kapısında beliren Saffet'in yüzü gözü kıpkırmızıydı. Suratı beş karış bir halde homurdandı: - Çay koy bana!.. Koşar adımlarla girdi mutfağa Yadigar. Hemen çaydanlığı kapıp getirdi. Saffet koltuklardan birine külçe gibi atmıştı kendini. Suratını buruşturarak pencereye doğru baktı: - Bu ne biçim hava yahu! Ardından ağır bir küfür savurdu. Yadigar bardağını uzattı kocasına. Adam yan gözle onun yüzüne baktı: - Şu haline bak, maymuna dönmüşsün!.. Yadigardan biraz daha uzun, göbekli saçları dökülmüş yuvarlak yüzlü bir adamdı. Yeşil küçük gözleri suratında eğretiymiş gibi duruyordu. Sigaradan sararmış dişleri eksikti. Elleri ve ayakları vücuduna oranla çok büyüktü. Çayını almadan önce keyifli bir şekilde ensesini kaşıdı. - Yiyecek bir şeyler de ver!.. Yadigar kısık bir sesle cevap verdi: - Sofrayı hazırlamıştım... Saffet ters ters baktı genç kadının yüzüne: - Sana buraya getir diyorsam buraya getireceksin. Kaldırma beni yerimden!.. Yadigar hiçbir şey söylemedi. Büyük bir tepsinin içine kahvaltılıkları doldurup kocasının kucağına verdi... > DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.